OBJECTIVE: Aim of this study was to evaluate the identification of viral pneumonia agents among children who were diagnosed and hospitalized for community-acquired pneumonia (CAP) by using molecular diagnostic techniques.
METHODS: Sixty four children hospitalized for community-acquired pneumonia were included in the study in order to identify viral pneumonia agents in the province of Konya. The study was carried out in between October 2009 and December 2010. Nasopharyngeal smears were obtained from children patients aged 1 month to 8 years who were diagnosed as community-acquired pneumonia. Multiplex real time-Polymerase Chain Reaction (PCR) was performed for detection of existence of viral pneumonia agents such as respiratory syncytial virus (RSV), adenovirus, influenza and parainfluenza viruses on admission.
RESULTS: Of all the 64 patients, 22 (34.4%) were positive for viral infections, 5 (7.7 %) were positive for bacterial infections, and 2 (3.1%) were positive for both viral and bacterial infections. A sole viral infection was
identified in 20 (31.2%) and a sole bacterial infection in 3 (4.6%) cases. Influenza A virus (3.1%), parainfluenza type 1, 2, 3 viruses (3.1%), respiratory syncytial virus (23.4%) and adenovirus (4.6%) were found as causative viruses. Influenza B virus was not detected in any of cases. No possible etiologic agent was found in 37 cases (57.9%). Respiratory syncytial virus (23.4%) and adenovirus (4.6%) were the most commonly detected viral pathogens. There was no mortality during the study.
CONCLUSION: This study showed that the viruses commonly detected as the causative agents of community-acquired pneumonia among the hospitalized children aged between 1 month and 8 years. Improving the etiological diagnosis of viral infections may definitely contribute to avoid unnecessary therapy, particularly antibiotics and allow for preventive isolation of infected patients. Performing more and new studies focusing on defining the role of viruses at the etiology of community-acquired pneumonia among hospitalized children will help establishment of true policies on the treatment of these patients.
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; toplum kökenli pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılan çocuklarda viral pnömoni etkenlerinin moleküler tanı teknikleri kullanılarak tanımlanmasını değerlendirmektir.
YÖNTEMLER: Çalışmaya, Konya bölgesindeki viral pnömoni etkenlerini tanımlamak amacı ile toplum kökenli pnömoni nedeni ile hastaneye yatırlan 64 çocuk dahil edilmiştir. Çalışma, Ekim 2009 ve Aralık 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Yaşları bir ay ile sekiz yaş arasında olan ve toplum kökenli pnömoni olarak tanı konulan çocuk hastalardan nazo-faringeal sürüntü örnekleri alınmıştır. Hastalara hastaneye yatışları sırasında respiratuvar sinsityal virüs (RSV), adenovirus, influenza virüs ve paranifluenza virüsler gibi viral pnömoni etkenlerinin varlıklarını tepit etmek için multipleks gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) testi yapılmıştır.
BULGULAR: Toplam 64 hastanın 22 (%34,4)’si viral enfeksiyonlar, beş (%7,7)’si bakteriyel enfeksiyonlar ve iki (%3,1)’i hem viral hem de bakteriyel enfeksiyonlar için pozitif olarak bulunmuştur. 20 (%31,2) vakada sadece viral patojen ve üç (%4,6) hastada sadece bakteriyel enfeksiyon belirlenmiştir. RSV (%23,4) ve adenovirüs (%4,6) en sık viral patojenler olarak tespit edilirken,
influenza A virüsü (%3,1), parainfluenza tip 1, 2, 3 virüsleri (%3,1) enfeksiyon nedeni diğer virüsler olarak belirlenmiştir. İnfluenza B virüsü vakaların hiçbirinde tespit edilmemiştir. 37 (%57,9) hastada muhtemel hiçbir etken belirlenememiştir. Çalışma süresince ölüm olmamıştır.
SONUÇ: Bu çalışmada, hastaneye yatırılan bir ay ve sekiz yaş arasında çocuklarda toplum kökenli pnömoninin en sık etkeninin virüsler olduğu belirlenmiştir. Virüslerin etiyolojik tanılarının geliştirilmesi, tedavilerde özellikle gereksiz antibiyotik kullanılması ve gereksiz izolasyon uygulamaları yapılmasını önlemede yararlı olacaktır. Hastaneye yatırılan çocuk hastalarda toplum kökenli pnömoninin etiyolojisinde virüslerin rollerini açıklamaya odaklanan daha fazla ve yeni çalışmaların gerçekleştirilmesi bu hasta grubunun tedavisinde doğru politikaların belirlenmesine katkı sağlayacaktır.