ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Turkish Bulletin of Hygiene and Experimental Biology - Turk Hij Den Biyol Derg: 58 (3)
Volume: 58  Issue: 3 - 2001
RESEARCH ARTICLE
1.The In Vitro Antifungal Activities Of Different Mouthrinses
Abdullah Kılıç, M. Ali Saraçlı, Mustafa Özyurt, Işıl Saygun, A. Celal Başustaoğlu
Pages 81 - 86
AMAÇ: Etken maddeleri, klorheksidin diglukonat, sanguinarin ekstrakt, setilpiridinium klorid, heksetidin, triklosan ve timol olan altı ticari ağız çalkalama suyunun in vitro antifungal aktiviteleri araştırıldı.
YÖNTEMLER: Test organizması olarak çeşitli klinik örneklerden izole edilmiş Candida albicans, Saccharomyces cerevisiae, Candida parapsilosis, Candida guilliermondii, Candida krusei, Candida tropicalis, Candida kefyr ve Candida glabrata kullanıldı. Bu gargaraların in vitro antifungal etkileri; MİK, MFK ve “kill-time” ları belirlenerek değerlendirildi.
BULGULAR: Tüm gargaraların MİK ve MFK değerleri arasında en fazla iki katlık bir fark olduğu, özellikle klorheksidin diglukonat'ın test edilen maya türlerine karşı diğer gargaralara oranla çok daha düşük konsatrasyonlarda inhibitör ve fungisidal etki gösterdiği saptandı. Tüm test organizmaları için en kısa “kill-time” a (≤15 saniye) klorheksidin diglukonat ve setilpiridinium klorid’in, en uzun (>180 saniye) ise sanguinarin ekstrakt’ın sahip olduğu saptandı.
SONUÇ: Sonuç olarak klorheksidin diglukonat ve setilpiridinium klorid içeren gargaraların mayalara karşı in vitro olarak daha etkili olduğu ancak in vivo etkilerinin klinik denemelerle desteklenmesi gerektiği düşünülmektedir.
OBJECTIVE: In this study, we aimed to investigate the in vitro antifungal activities of six different commercial mouthrinses; chlorhexidine digluconate, sanguinarine extract, cetylpyridinium chloride, hexetidine, triclosan and thymol.
METHODS: We tested these agents activities against clinical isolates of Candida albicans, Saccharomyces cerevisiae, Candida parapsilosis, Candida guilliermondii, Candida krusei, Candida tropicalis, Candida kefyr and Candida glabrata. The in vitro activities of these agents were evaluated by determining the MIC and MFC of each product. The kill time of each drug was also determined.
RESULTS: The difference between MIC and MFC values of six agents was not higher than twofold.
It was found that chlorhexidine digluconate had inhibitory and fungicidal properties at lowest concentration when compared to other products. While the kill-time of chlorhexidine digluconate and cetylpyridinium chloride was equal or less than 15 seconds, period (> 180 seconds) was required for sanguinarine extract.
CONCLUSION: In conclusion, although all antimicrobial mouthrinses included in this study possess in vitro antifungal properties, chlorhexidine digluconate and cetylpyridinium chloride are more active than other products tested. The in vivo activities of these products need to be supported by further clinical trials.

2.An Investigation Of Brucella Antibodıes In Milk Samples Collected From Afyon Region
Beytullah Kenar, Mustafa Altındiş
Pages 87 - 92
AMAÇ: Yeni sağılmış sütte, enfekte meme, dışkı veya salgılardan, çevreden ve ekipmanlardan bulaşabilen farklı cinslere ait birçok mikroorganizma bulunur.
YÖNTEMLER: Bunların en önemlileri, Mycobacterium tuberculosis ve Brucella türleridir. insanlara Brucellosis, hayvanlardan direkt olarak veya onların süt ve ürünleri ile geçmektedir. Özellikle pastörize edilmemiş veya çiğ sütten yapılan ve olgunlaştırılmadan tüketilen peynirlerin yenilmesi ile sık görülmektedir. Bu çalışmada hayvancılığın yaygın yapıldığı bölgemizin farklı yerlerinden alınan süt örneklerinde, aglütinasyon testi ve Ring halka testi ile Brucella antikorlarının varlığı araştırılmıştır.
BULGULAR: Afyon ili merkez, Bolvadin ve Emirdağ ilçelerine bağlı altı farklı köydeki değişik çiftliklerden elde edilen 120 süt örneğinde Brucella abortus antijeni kullanarak aglütinasyon testi ve Ring testi yapılmıştır.
SONUÇ: Emirdağ’dan alınan süt numunelerinin altısında (6/120=%5.0) test pozitif bulunmuş, bu ineklerden kan alınarak Rose Bengal testi uygulanmış ve sonuçlar pozitif olarak değerlendirilmiştir.
OBJECTIVE: Raw milk can be contaminated by several pathogenic microorganisms found in feces, other excretions and infected mammary glands of animals, or in the environment. Mycobacterium tuberculosis and Brucella spp. are two of the most important pathogens.
METHODS: Brucella spp. is transmitted to the humans via direct contact with the infected animals or by consumption of their milk or milk products. Transmission of the microorganism frequently occurs after oral intake of cheese produced from unpasteurized milk. In this study, unpasteurized milk samples obtained from different parts of Afyon were screened for Brucella.
RESULTS: Agglutination test using Brucella abortus antigen and Ring test were performed at 120 milk samples obtained from six milk collection units. Agglutination test was positive in 6 (5.0 %) milk samples obtained from only one village.
CONCLUSION: Rose Bengal test was performed at blood samples taken from six cows which have positive agglutination test at their milk samples and Rose Bengal test was found positive at all this samples.

3.The Evaluation Of Bakeries For Hygienıc Conditions In Kucukcekmece -Istanbul
Suna Erbil, Yıldız Tümerdem, Mithat Kıyak, Seniha Hacıoğlu
Pages 93 - 96
AMAÇ: Bu çalışmada ana besinimiz olan ekmeği üreten kuruluşların Sağlık ve Tarım Bakanlıklarının yasa ve yönetmelikleri gereği üretimden satışa sunumuna kadarki evrede uyulması gereken hijyenik koşulları incelemek ereği ile İstanbul Tıp Fakültesinin eğitim araştırma ve hizmet alanı olan ve çarpık kentleşme modelini simgeleyen Küçükçekmece ilçesindeki tüm fırınlar incelenmiştir.
YÖNTEMLER: Çalışma verileri Küçükçekmece Sağlık Grup Başkanlığı’na bağlı sağlık ocakları bölgesinde ekmek üretim yerlerinden sürekli denetim yapılan toplam 75 fırında, “betimleyici kesitsel epidemiyolojik yöntemle” 1997 yılı boyunca toplandı. Çalışmada karşılıklı görüşme ile edinilen bilgiler Sağlık Bakanlığının hazırladığı gıda üretim yerlerine ait standart denetim formlarına işlendi, veriler değerlendirildi.
BULGULAR: Verilerin değerlendirilmesine göre; işletme çevresi yönünden fırınların %16’sı, işletme içi yönünden %27.1’i, hammadde kabul-depolama bakımından %20.8’i, teknik donanım, alet-ekipman bakımından %13.3’ü, personel bakımından %30.3’ü, paketleme-depolama bakımından %15’i, genel temizlik bakımından %29’u yasal düzenlemenin getirdiği koşullara uygun bulunmamıştır.
SONUÇ: Bu alanda yapılmış çalışmalarda olduğu gibi çalışmamızda da halkın önemli besin maddeleri ve özellikle de ekmek üretiminde standardize edilmiş asgari teknik ve hijyenik koşullara tam olarak uyulmadığı görülmektedir
OBJECTIVE: In this study, our objective is to investigate the hygienic conditions of bakeries according to the laws and legislation of Ministry of Health and Ministry of Agriculture, which are located in the study area of School of Medicine, Istanbul, where represents unhealthy urbanisation.
METHODS: Data were obtained from the bakeries by observation and face to face interviews with definitive cross sectional epidemiologicial method, in 1997. A total of 75 bakeries which inspected permanently by the Regional Primary Health Care Units Serving under the Department of Health, Küçükçekmece were included into the study. Standard food inspection forms were used and the records were evaluated.
RESULTS: According to the results the following figures were given relating to those found not to match the conditions of legal regulations: 16% for environmental conditions, 27.1% for domestic conditions, 20.8% for raw-material admittance and storage, 13.3% for technical equipment, 30.3% for personnel, 15% for packaging and warehousing and 29% for general hygiene.
CONCLUSION: This survey like the previous studies has indicated that the bakeries do not comply with the standardised technical and hygienic protocols in the production of food and bread.

REVIEW
4.Mycotoxins In Turkey And The World
Gözde Girgin, Nurşen Başaran, Gönül Şahin
Pages 97 - 118
GİRİŞ
Mikotoksinler; Aspergillus, Penicillium, Fusarium, Alternaria ve Claviceps gibi mantar (küf) cinslerinin sekonder metabolizması sonucu oluşan, düşük molekül ağırlıklı, çok çeşitli kimyasal yapıya sahip doğal toksinlerdir. İnsan ve hayvan sağlığı üzerinde güçlü ve çeşitli toksik etkiler oluşturmaktadırlar (1). Mikotoksinleri üreten mantarlar rüzgar ve hava akımlarıyla taşınarak her yerde (atmosferin çeşitli katmanları da dahil) bulunabilirler (1,2). Mikotoksin kontaminasyon düzeyi iklim koşullarına, ürünün cinsine ve coğafi konuma bağlı olarak mevsimden mevsime, yıldan yıla farklılık gösterebilir. Dünyadaki mahsüllerin dörtte birinin mikotoksin ile kontaminasyon riskinin olduğu bildirilmiştir (1).

5.(Mad Cow Disease, Bovine Spongioforme Encephalopathy)
Hasan Ayçiçek, Hasan Tansu Aktan
Pages 119 - 128
GİRİŞ
Bovine Spongioforme Encephalopathy (BSE), ilk kez 1986 yılı Kasım ayında İngiltere’de saptanmasından sonra yoğun bir şekilde dünya gündemine oturmuş ve özellikle Büyük Britanya’- da günümüze kadar dramatik gelişmelere yol açarak bölgedeki sığır populasyonunun onda birinin yok olmasına neden olmuştur. Bugün bile hala bazı sırlarını koruyan BSE, dünyanın gündemi ile birlikte deli dana, deli inek, delibaş hastalığı gibi adlarla Türkiye’nin de gündemine gelmiştir. Bugün gerek halk sağlığı gerekse hayvancılığın korunması açısından, hastalığın tanıtımı, kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve izlenmesi gereken iç ve dış politikaların yönlendirilmesi gibi konularda bilim adamlarının üzerine önemli görevler düşmektedir (1, 2).

6.Human Herpesvirus 8 And Kaposi’s Sarcoma
Ufuk Dizer, Levent Hayat
Pages 129 - 134
GİRİŞ
İlk kez 1872 yılında Moritz Kaposi tarafından “İdiopatik Multipl Pigmente Sarkom” olarak tanımlanan Kaposi Sarkom (KS), Acquired Immunodeficiency Syndrome (AIDS) olguları ile ilişkisinin belirlendiği 1981 yılından günümüze değin gittikçe popülarite kazanan bir yandaş tümöral yapı olarak ifade edilebilir (1). Hakkında; gerçek bir neoplazm mı, yoksa neoplastik olmayan vasküler bir oluşum mu; endotelyuma ait olduğu kabul edilmekle birlikte, prolifere olan endotelyumun kan damarına mı, yoksa lenfatik endotele mi ait olduğu tartışmaları süregelmişse de çağdaş görüşe göre iki sistemden hiçbirisine ait olmadığı, tümörün immatür mezenşimal hücrelerden kaynak aldığı söylenebilir (2).

LookUs & Online Makale