AMAÇ: Bu çalışma Sivas il merkezinde satışa sunulan taze ve salamura beyaz peynirlerde Brucella bakterilerinin varlığını araştırmak amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Mayıs Ağustos 2005 tarihleri arasında Sivas Sebze Halin'de açıkta satışa sunulan taze beyaz peynirler çalışma kapsamına alınmıştır. Alınan örnekler Zenginleştirme işlemine tabi tutulmuş ve konvansiyonel yöntemlerle çalışılmıştır.
BULGULAR: Alınan 135 adet örneğini sekizinde ( % 5.9) Brucella cinsi bakteriler izole edilmiştir. Bu örneklerden dördü ( % 2.9) Brucella melitensis, dördü ise (% 2.9) Brucella abortus olarak tiplendirilmiştir. Market ve şarküterilerde satışa sunulan 120 adet salamura beyaz peynir örneğinde Brucella cinsi bakterilere rastlanmamıştır.
SONUÇ: Açıkta satışa sunulan taze beyaz peynirlerin, salamura beyaz peynirlere göre bruselloz yönünden daha fazla risk taşıdığı görülmüştür.

OBJECTIVE: This present study was carried out to examine the existence of Brucella sp. in the fresh white cheeses and the brine for pickling cheeses sold in central of Sivas.
METHODS: During May-August of year 2005, the fresh white chees samples sold the bazaars of district in Sivas were investigated. Cheese samples were first to be enriched and then cultured by conventionaltechniques.
RESULTS: İn eight (5.9 %) of 135 the samples Brucella sp. were isolated. Out of these eight samples four (2.9 X) were identified as Brucella melitensis and four (2.9 %) as Brucella abortus. İn 120 the brine for pickling white cheese samples taken from markets and delicatessens were not produced Brucella sp..
CONCLUSION: We saw that the fresh white cheeses sold in the outside were carrying more risk for Brucella sp. than the brine for pickling white cheeses.

AMAÇ: Bu araştırmada farklı konsantrasyonlardaki antioksidanların (askorbik asit, emok-sipin, tokoferol asetat ve iyonol); bakterilerin antibiyotik hassasiyeti üzerine etkisi çalışılmıştır.
YÖNTEMLER: Solunum tipleri farklı olan bakterilerden aerob olarak Pseudomonas aeruginosa ve fakültatif anaerob olarak Escherichia coli kullanılmış; mikroorganizmaların antibiyotik hassasiyeti Minimal İnhibisyon Konsantrasyonu (MİK) olarak dilüsyon testi ile belirlenmiştir.
BULGULAR: Değişik konsantrasyonlardaki antioksidanlar P.aeruginosa'nın polimiksin ve streptomisine duyarlılığını artırırken, E.coli'nin duyarlılığını azaltmıştır.
SONUÇ: Antibiyotik duyarlılığına antioksidanların etkisi bakterinin solunum tipine dayanmaktadır.

OBJECTIVE: The effect of different concentrations of antioxidants (ascorbic acid, emoxipin, tocopherol acetate and ionol) on antibiotic sensitivity of bacteria was studied.

METHODS: Bacteria belong to different respiration types: Pseudomonas aeruginosa as aerobe and Escherichia coli as facultative anaerobe were used. Antibiotic sensitivity of microorganisms was determined as minimum inhibitory concentration (MIC) by dilution test.
RESULTS: Different concentrations of antioxidants increased the sensitivity of P.aeruginosa but decreased the sensitivity of E.coli to polimyxine and streptomycin.
CONCLUSION: The effect of antioxidants on antibiotic sensitivity depends on respiration type of bacteria.

AMAÇ: Tick-borne encephalitis (TBE), santral sinir sisteminin bir viral enfeksiyöz hastalığıdır. Flaviviridea ailesinden Tick-borne encephalitis virüsü (TBEV) tarafından oluşturulmaktadır. TBE tablosu, sıklıkla lxodes ricinus türü kenenin ısırmasıyla oluşmaktadır. TBE vakaları genellikle kene aktivitesinin yüksek olduğu dönemlerde oluşmaktadır. Bu seroepidemiyolojik çalışma ile ülkemizde TBE görülme sıklığının ortaya konulması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: Çalışmaya, 2006 yılı içinde kene ısırma öyküsü olan vakaların RSHM Viroloji Laboratuvarı'na gönderilmiş serum örnekleri dahil edilmiştir. Serumlar çalışma gününe kadar -80 •Cde saklanmıştır. 278 kişiye ait serum örneğinde anti-TBEV IgG antikorları ELISA metodu ile araştırılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya alınanların 145 (56 52.2)'i erkek 133 (56 47.8) u kadındır. Örneklerin 133 (56 47.8)u iç Anadolu; 122 (5643.9)'si Karadeniz; 8 (562.9)'i Marmara; 6 (562.2)'sı Doğu Anadolu; 6 (562.2)'sı Ege ve 3 (561.0) u Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nden gelmiştir. TBE IgG antikoru 4 (561.4) vakada pozitif bulunmuştur. Bu olguların biri hariç hepsi ic Anadolu Bölgesi'ndendir.
SONUÇ: Kene populasyonu bakımından zengin olan ve bu populasyonda lxodes ricinus türü de bulunan ülkemizde TBE konusunda klinisyenlerimizin dikkatli olması ve bu konuda daha geniş seroepidemiyolojikçalışmalaryapılması gerekmektedir.

OBJECTIVE: Tick-borne encephalitis (TBE) is a viral infection of central nervous system. The causative agent is Tick-borne encephalitis virüs (TBEV) within Flaviviridea family. The clinical symptoms often start after biting of lxodes ricinus ticks. The TBE cases generally occur when the tick activities increase. This seroepidemiologica lstudy aimed to investigate the TBE İnTurkey.

METHODS: The serum samples of tick bite cases sent to Refik Saydam Hygiene Centre, Virology Laboratory in 2006 included in this study. The sera kept at -80 °C till testing. Anti-TBEV IgG and IgM antibodies were investigated using ELİSAİn two hundred seventy eight (278) serum samples.
RESULTS: Of the tested samples, 52.2 56 and 47.8 56 were from male and female cases, respectively. The regional distribution of these samples are 133 (47.856) from Central Anatolia, 122 (43.9 56) from BlackSea, 8 (2.9 56) from Marmara; 6 (2.2 56) from East Anatolia, 6 (2.2 56) from Aegean and 3 (1.056) from Southeastern. Anti-TBE IgG was found positivein4 (1.456) samples. The positives for anti-TBE IgG, except one, was from Central Anatolia.
CONCLUSION: Turkey is a rich country for different population of ticks including lxodes ricinus. Thus, dinicians should take consideration about TBE and broad seroepidemiological investigations should be carried out.

AMAÇ: Nitrik oksit (NO) ve reaktif oksijen türleri (ROT) gibi organ mikrocevre faktörleri ve onların apoptoz ile etkileşimleri, normal hücrelerin ve kanser hücrelerinin davranışlarım etkileyebilir. Bu olasılık sağaltım stratejileri için yeni hedefler sağlayabilir. NO'nın tümör hücresinin yaşamını sürdürmesi, redoks homeostazı; tümör hücrelerinin genetik ve epigenetik yapılanması gibi olaylarda rolü bulunmaktadır. Bu çalışmada NO'nın yönlendirdiği hücre ölümünde ROT'un [Hidrojen peroksit (H202) ile taklit edilmiştir] etkileri araştırılmıştır.
YÖNTEMLER: İnsan servikal karsinoma hücre dizisi (HeLa); Dulbecco's Minimum Essential Medium (DMEM) ile üretilmiştir. Hücrenin yasamı ve proliferasyonları, niceleyici koloritmetrik bir 3 (4,5 dimetiltiyazol- 2 iî)-2,5- difenil tetrazolyum bromid (MTT) deneyi ile taranmıştır. DNA'ya bağlanan boya Hoechst 33342 (HOE 33342) ve propidyum iyodid (Pl), nükleer morfoloji ve membran bütünlüğünün kantifikasyonu ve mikroskopik identifikasyonu için ayırt edici boya çalışması olarak kullanılmıştır.

BULGULAR: HeLa hücreleri yalnızca L-arjinin (NO uyarıcısı) ile uyarıldığında (NO grubu) % 66± 9.2 hücre ölmüş ve ölen bu hücrelerin % 51±7.3'ü "apoptotik yolak"tan geçerek olmuştur. NO, H202 varlığında '(peroksi nitrit grubu) uyarıldığında daha fazla hücre ölmüş (% 98.3±1.7) ve bu ölümler "nekrotik yolak"tan geçerek olmuştur (% 69.3±5.7). Hücreler H202 ile uyarıldığında (peroksit grubu) bütün hücreler ölmüş (% 99.3±4.1) ve hücresel ölüm "nekrotik yolak" üzerinden olmuştur (%85±6.9).

SONUÇ: HeLa hücrelerinde L-arjinin (L-arg) ve H202'nin hücresel Ölümü belirgin olarak, fakat farklı yolaklardan giderek arttırdıkları görülmüştür. Ancak birlikte kullanıldıklarında, H202'nin, L-arg'in yarattığı hücresel ölümü "apoptotik yolak"tan, "nekrotik yolak"a çevirdiği gözlemlenmiştir.

OBJECTIVE: Organ microenvironment factors such as nitric oxide (NO) and reactive oxygen species (ROS), and their interactions with apoptosis may influence the behavior of normal and cancer cells. This possibility may provide new targets for therapy strategies. The effect of NO on tumor celi survival is influenced by multiple factors, including the levels of redox homeostasis, and genetic and epigenetic make up of tumor cells. The effects of ROS [mimicked by hydrogen peroxide(H202)] on NO-mediated cellular death were examined in this study.
METHODS: Human cervical carcinoma celi line (HeLa) was grown using Dulbecco's Minimum Essential Medium (DMEM). Celi survival and proliferations were determined by a quantitative colorimetricMTTassay. The DNAbindingdye Hoechst 33342 and propidium iodide (HOE/PI) were used together in a differential dye uptake assay for microscopic identification and quantification of membrane integrity and nuclearmorphology.
RESULTS: When HeLa cells wereinduced by L-arginine (NO inducer) alone (nitric oxidegroup), 66 ±9,2% of cells died, and of these cells 51 ± 7,3 % died through an "apoptotic pathway". We found that when NO was induced in the presence of H202 (peroxynitrite group), more cells died (98, 3 ± 1, 7 %) through a "necrotic pathway" (69, 3 ± 5, 7 %). When cells were induced by hydrogen peroxide (peroxide group) ali cells died (99, 3 ±4,1 %) and cellular death was through a "necrotic pathway" (85 ± 6, 9 %).

CONCLUSION: İn HeLa cells L-arginine (L-arg) and H202 significantly increased cellular death but in distinct pathways. But when treated together the presence of H202 shifted cellular death caused by L-arg from apoptotic pathway to necrotic pathway.

AMAÇ: Bu çalışmada, Kırşehir İl Merkezi'nin çeşitli bölgelerinden toplanan Pinus nigra subsp. nigra var. caramanica yapraklarında trafiğin sebep olduğu kursun (Pb) kirliliği analiz edilmiştir.

YÖNTEMLER: Yaprak örnekleri farklı trafik yoğunluğuna sahip sekiz bölgeden toplanmıştır. Toplanan örneklerdeki kursun (Pb) miktarı, Taramalı Elektron Mikroskoba (SEM) bağlı Elektron Dağılım Spektroskopisi (EDS) yardımı ile belirlenmiştir.
BULGULAR: Yapraklardaki kirlilik değerleri Yenice Mahallesi için %20.061, Belediye Binası Bölgesi için «23.412, Kırsehir-Kayseri Yolu için %30.520, Kırsehir-Özbağ Girişi için %38.758 olarak bulunmuştur.

SONUÇ: Sonuçlar yapraklardaki kursun kirliliğinin trafik yoğunluğuna bağlı olarak arttığını göstermiştir. Ayrıca Pinus nigra türünün kursun (Pb) miktarının tespitinde biyolojik bir belirleyici olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır.

OBJECTIVE: In this study, lead (Pb) pollution caused by traffic at the leaves of Pinus nigra subsp. nigra var. caramanica collected from different regions of Kırşehir province centervvasanalyzed.
METHODS: Leaf samples were collected from eight regions having different traffic density. The amount of lead (Pb) at the collected samples was determined by electron dispersive spectroscopy (EDS) connected to an scanning electron microscope.
RESULTS: The pollution values of the leaves were found as 20.061% for Kirsehir Yenice District, 23.412% for Municipality Building Region, 30.520% for Kırsehir-Kayseri Road region, 38.758forKırsehir-Özbagentrance.
CONCLUSION: The results shovved that the lead pollution in the leaves increased depending on the traffic density. İn addition, it was found that the Pinus nigra can be used as a biological markerto determine the amount of lead.

Bilim, evrendeki olguları açığa çıkartan bir etkinlik alanıdır. Bilimsel çalışmaların; tasarım, uygulama ve sonuçlandırma gibi tüm aşamaları, insanın kontrolü ve sorumluluğuna bağlıdır. Bu nedenle bilim insanlarının etik değerleri, bilimsel çalışmaları da etkilemektedir. Etik değerlerimiz, bilimsel çalışmalarımızın insanlık için "iyi" yönde gelişmesini sağlar. Fakat, bilimsel çalışmalar sırasında ne yazık ki, çeşitli etik ihlaller de yaşanmaktadır, insanlar üzerindeki tıbbi araştırmalarda da bazen insan hayatını ve onurunu zedeleyen tutum ve davranışlar sergilenmektedir. Bu tür etik ihlallerin önüne geçebilmek için belirli düzenlemelere ihtiyaç vardır. Etik standartların korunması ve ihlallerin önlenmesi anlamında etik kurullar çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir.

Science is an activity that sheds light on the phenomena in the universe. Ali stages of scientific investigations such as design, implementation and conclusion are dependent on the control and responsibility of people. Therefore, ethical values of scientists has an influence on scientific activities. Our ethical values make it possible for our scientific activities to develop at a direction serving the good of mankind. However, during scientific investigations, unfortunately violations of ethical rules are encountered. Likewise, in medical investigations using human beings as subjects, sometimes attitudes and behaviors endangering human life and debasing human dignity are displayed. Certain legal regulations are necessary in order to prevent such violations of ethical rules. Ethical committees fulfill an important function in protection of ethical standards and prevention of violations.

İnsanlar farklıdırlar. Bu farklılık, tıbba, tanıdan sağaltıma kadar yansır. Niçin bazı hastalara standart dozda verilen ilaçlar hiç etkili olmaz? Niçin bazılarında ilaçların yan etkileri görülür de diğerlerinde görülmez? Niçin bazı insanlar kanser olur da diğerleri olmaz? işte bu soruların yanıtı "Kişiselleştirilmiş Tıp" tır. Geçmiş ve kısmen günümüzün tıbbı, tek ölçüt ve dozun herkese uygun olduğu temeline dayalıdır ve "istatistik! olarak anlamlılık sınırları" içindeki değişimleri kapsar. Kişiselleştirilmiş tıpta ise söylem " doğru zamanda, doğru hasta için, konulan kişisel uygun tanı ve sağaltım içinde, uygun dozda ve uygun ilaç" şeklinde olmaktadır. Bunun anlamı; genetik çeşitlilik hakkında bilinenlerin, daha düşük ilaç dozu ile sağaltılacak hastayı önlenebilir yan etkilerden koruyabilmesi ve risk altında olan grubun hastalık başlamadan önleyici izlem ve sağaltımını sağlayabilmedir.Sonuç olarak; gelişen teknolojinin getirdiği genom, proteom, farmakogenom çalışmaları, biyoinformatik değerlendirmeler, modern tıbbı değiştirmiştir. "Herkese tek boyut" yaklaşım! eskilerde kalmıştır. Amerikan Gıda ve ilaç Kurumu (FDA) gibi kontrol ve değerlendirme kuruluşlarının farmakogenom çalışmalarını desteklemesi ile kişiselleştirilmiş tıbba hızlı bir dönüşüm başlamıştır.

People are differently. This difference is reflected in medicine from diagnosis to therapy. Why were standart doses of pharmaceuticals ineffective for some patients? Why in some cases side effects are common and in some no side effects are seen? Why were some people suffered from cancer, and some are not? The answer to ali these questions is "personalized medicine". Past and partly today's medicine is based on "one size fits to ali " concept, and covers the differences of "statistically significance ranges". İn personalized medicine the expression is: "proper drug in proper dose in the limits of proper diagnosis and therapy for correct patient in correct time". İt means that, knowledge about the genetic variation can provide therapy for patients and preventive scanning of the risk group, and with the use of lower drug doses protect from the preventable side effects.As a result, genomic, proteomic pharmacogenomic studies, bioinformatics evaluations, that have resulted from advanced technology, have changed the modern medicine. With the support of institutions like Food Drug Administration (FDA) for the control and evaluation establishments, a rapid turn to personalized medicine has begun.

Starter kültürlerin et ürünlerine eklenmesinin amaçlan; patojenleri inhibe ederek gıda güvenliğini arttırmak, bozulma etmeni olan bakterileri inhibe ederek ürünün raf ömrünü uzatmak, arzu edilen duyusal özellikleri geliştirmek ve sağlık üzerinde olumlu etkiler sağlamaktır. Çok uzun zamandan beri laktik asit bakterileri et ürünlerinde starter kültür olarak kullanılmaktadır. Probiyotikler, beslenme üzerindeki etkilerinin yanı sıra, insan sağlığına faydaları olan canlı mikrobiyal kültürlerdir. Günümüzde probiyotik özellikteki laktik asit bakterilerinin kullanılmasıyla üretilen fonksiyonel gıdalara olan ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Bu derlemede, fermente et ürünlerinde standardizasyonu sağlamak ve ürüne fonksiyonel özellikler kazandırmak amacıyla kullanılan starter kültürlerin ve probiyotik bakterilerin üzerinde durulmuş; probiyotik bakterilerin ürün güvenliği ve kalitesine olan etkilerinden bahsedilmiştir.

The purposes of addition of starter cultures to meat products are improving food safety by inactivation of pathogens, extension of shelf life via inhibition of spoilage bacteria, development of desirable sensory properties, and beneficial health effects. Lactic acid bacteria have been used as starters in meat products for a long time. Probiotics are live microbial cultures provide beneficial health effects to the consumer beyond basic nutrition. Functional foods produced by lactic acid bacteria having probiotic properties are getting attentioninfoodindustry.In this review starter cultures and probiotics which are used in fermented meat products to provide standardization and to add functional properties has been discussed. Effects of probiotics on food safety and quality are described.