ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Turkish Bulletin of Hygiene and Experimental Biology - Turk Hij Den Biyol Derg: 74 (2)
Volume: 74  Issue: 2 - 2017
1.TBHEB 2017-2 Vol 74 Full Printed Journal
Utku Ercömart
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.82356  Pages 112 - 184
Abstract |Full Text PDF

2.Efficient transduction of melanoma cells with Sendai viral vectors
Açelya Yılmazer Aktuna, Hadiseh Taheri, Alp Can
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.98705  Pages 113 - 120
GİRİŞ ve AMAÇ: Yaşayan hücrelere gen salımı yapmak üzere pek çok viral vektör geliştirilmiştir. Sendai viral (SeV) vektörleri geçici gen ifadesi, geniş konak özgüllüğü, düşük patojenite ve yüksek immünojenite gibi özellikleri sayesinde gen aktarımı için önemli vektörlerdir. SeV vektörleri gen tedavisi, aşı teknolojileri ve rejeneratif tıpı amaçlı moleküler tıpta sıklıkla kullanılır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, farklı melanoma hücre dizilerinde SeV vektörlerinin gen aktarım verimlilikleri flüoresan mikroskop ve konfokal lazer taramalı mikroskop görüntüleme teknikleri ile değerlendirilmiştir. A375, MDA- MB- 435, G361 ve WM115 hücreleri yeşil flüoresan proteini (GFP) ifade eden SeV vektörleri tarafından farklı virüs derişimlerinde (enfeksiyon çarpanı (MOI): 1, 3 ve 9) transdükte edilmiştir. GFP ifadesi virüs inkübasyonundan 24 ve 48 saat sonrasında kontrol edilmiştir. Konfokal lazer taramalı mikroskop görüntüleme ile gen salım verimliliği hesaplanmıştır.
BULGULAR: Flüoresan mikroskop görüntüleme ile düşük virüs derişimlerinde dahi (enfeksiyon çarpanı: 1), A375, MDA -MB- 435, G361 ve WM115 hücrelerinin SeV tarafından verimli bir şekilde transdükte edildiği gösterilmiştir. Viral transdüksüyonu takiben, GFP kontrol gen aktivitesi 24 saat içerisinde gözlemlenmeye başlanmış ve 48 saatte artış göstermiştir. Transdüksüyondan 24 saat sonrasında hücrelerde hafif toksisite gözlemlenmiş olsa da 48 saat sonrasında hücreler toksisite etkisinden kurtularak çoğalmış ve verimli bir şekilde gen ifadesi göstermişlerdir. Konfokal lazer taramalı mikroskop görüntüleme sonucuna göre 48 saat sonunda tüm hücre dizilerinde hücrelerin %80’inden fazlası başarılı bir şekilde GFP genini ifade etmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, SeV vektörleri melanoma hücrelerini yüksek verimlilikle transdükte edip gen ifadesini sağlamıştır. Bu çalışma SeV vektörlerinin melanoma orijinli hücrelerdeki kullanımını açığa çıkarmış ve SeV vektörlerinin kullanımını içeren kanser tedavi ve hücre programlama alanındaki gelecek çalışmalarına destek sağlamıştır.
INTRODUCTION: Various viral vectors have been developed in order to delivery genes to living cells. Sendai virus (SeV) vectors are powerful viral vectors due to their important properties suitable for gene delivery including transient gene expression, wide host cell specificity, low pathogenicity and strong immunogenicity. SeVs are highly used in molecular medicine with different purposes in gene therapy, vaccine technology and regenerative medicine.
METHODS: We investigated the gene delivery efficiency of SeV particles in various melanoma cell lines by using fluorescence microscope and confocal laser scanning microscope imaging techniques. A375, MDA-MB-435, G361 and WM115 cells have been transduced with SeV vectors expressing green fluorescent protein (GFP) at different multiplicity of infections (MOI): 1, 3, and 9. GFP expression was monitored at 24 and 48 hours following transduction. Confocal laser scanning microscopy imaging was used to quantify gene delivery efficiencies.
RESULTS: Fluorescence microscopy imaging showed that SeV vectors have been shown to tranduce A375, MDA-MB-435, G361 and WM115 cells efficiently, at even low MOI concentration (MO: 1). GFP reporter gene activity started to be detected by 24 hours and peaked at 48 hours following viral transduction. At 24 hours, slight toxicity was observed following viral transduction in all cell lines; however, by 48 hours, cells recovered and proliferated resulting in efficient gene expression. According to the confocal laser scanning microscopy imaging, more than 80% of all cell lines expressed GFP 48 hours after viral transduction.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion, SeV vectors successfully transduced and expressed GFP reporter gene in various melanoma cell lines with high efficiency. This study discovered the use of SeV vectors in melanoma-originated cells and it can open up wide range of studies involving SeV vectors in cancer therapy and cellular reprogramming fields.

3.Tick attachment sites in humans living in the Tokat province of Turkey
Adem Keskin, Yunus Emre Bulut, Aysun Keskin, Ahmet Bursalı
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.24993  Pages 121 - 128
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, Türkiye’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) açısından endemik olan bir bölgede kene enfestastonu olan kişilerin demografik özelliklerinin ve kenelerin tutunma bölgelerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2009 yılında Tokat ilinde 5089 kişi kene enfestasyonu şikayeti ile hastanelere başvurmuştur. Kene tutunması olan her hasta için sağlık personelleri tarafından doldurulan hastaların isim, yaş, cinsiyet, meslek, tarih, yaşadığı alan, seyahat bilgisi ve ek notları içeren standart formlar incelenmiştir. Kene tutunma bölgeleri karın, kollar, koltuk altı, sırt, göğüs, baş ve boyun, kalça, bacaklar ve perine olmak üzere 9 gruba, hastaların yaşları da 0-9, 10-19, 20-39, 40-64 ve ≥65 olmak üzere 5 gruba ayrılarak incelenmiştir.
BULGULAR: Kenelerin büyük bir kısmı (n=1051, %23,3) hastaların bacaklarında olduğu tespit edilmiştir. 20-39 yaş grubundaki kişiler (n=1228, %27,24) kene tutunması oranının en yüksek olduğu grup olarak belirlenmiştir. Hastalardan 2825 (%62,67)’inin erkek, 1683 (%37,33)’ının kadın olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, 2740 (%60.78) hastanın kırsal alanlarda, 1768 (%39,22) hastanın kentsel alanlarda yaşadığı belirlenmiştir. İnsanlar üzerinden toplanan kenelerin tür teşhisleri yapıldığında, örneklerin Argas (1 tür), Dermacentor (2 tür), Haemaphysalis (3 tür ve 1 alttür), Hyalomma (4 tür), Ixodes (5 tür) ve Rhipicephalus (4 tür) cinsleri içerisinde toplam 20 taksona ait olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmayla birlikte, KKKA endemik Tokat bölgesinde kene enfestasyonu olan hastaların demografik özellikleri ve kenelerin tutunma bölgeleri ilk kez değerlendirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’de insanların Argas vespertilionis ve Ixodes gibbosus türü keneler tarafından enfeste edildikleri ilk kez tespit edilmiştir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate attachment sites of ticks and demographic properties of patients in a Crimean-Congo hemorrhagic fever (CCHF) endemic region in Turkey.
METHODS: In 2009, 5089 patients with tick bites admitted to hospitals of Tokat province. A standard questionnaire, covering name, age, gender, job, date, living area, travel history of patients and additional notes, filled by health personals for each patient with the tick bite was evaluated. Attachment sites of ticks were separated into 9 groups as the abdomen, arms, axilla, back, chest, head and neck, hip, legs, and perineum, while ages of patients were separated into 5 groups as 0-9, 10-19, 20-39, 40-64 and ≥65.
RESULTS: The majority of ticks (n=1,051, 23.3%) were found on the legs of the patients. 20-39 year age group tick-infested were the highest proportion (n=1228, 27.24%), while 2,825 (62.67%) of patients were male, and 1,683 (37.33%) were female. In addition, it was determined that 2,740 (60.78%) of patients were living in rural, while 1,768 (39.22%) were living in urban areas. A total of 20 tick taxa were identified, comprising 6 genera: Argas (1 species), Dermacentor (2 species), Haemaphysalis (3 species and 1 subspecies), Hyalomma (4 species), Ixodes (5 species) and Rhipicephalus (4 species).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the present study, attachment sites of ticks and the demographic properties of patients were evaluated for the first time in Tokat province, a CCHF endemic region. Argas vespertilionis and Ixodes gibbosus ticks were reported for the first time in Turkey on humans.

4.Awareness of laboratory staff of biochemistry and microbiology laboratories in medical waste management
Merve Ergin, Serpil Erdoğan, Özcan Erel
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.56244  Pages 129 - 138
GİRİŞ ve AMAÇ: Hatalı tıbbi atık yönetimi çevre ve sağlık için risk oluşturmaktadır. Bununla birlikte tıbbi atıkların diğer atıklardan ayrı toplanması ve geri kazanılabilir atıkların değerlendirilmesi sağlık kuruluşlarının ekonomik kayıp yaşamaması bakımından önemlidir. Bu çalışmanın amacı laboratuvar personelinin tıbbi atık yönetimindeki bilgi ve tutumlarını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde laboratuvar personelinde anket uygulanarak kesitsel bir çalışma yapıldı. Laboratuvar uzmanı, hemşire, laboratuvar teknisyeni, acil tıp teknisyeni, sekreter ve temizlik personelinden oluşan 102 katılımcı çalışmaya dahil edildi. Veriler bir anket yoluyla yüz yüze görüşme yöntemiyle toplandı. Toplam katılımcıların % 27,5' i erkek, % 72,5' i kadındı; % 44,1' i 30 yaş altında, % 55,9' u 30 yaş üstündeydi. Anket formunda çalışanların tıbbi atık bilgi ve farkındalıklarını değerlendirmek amacıyla hazırlanan sorular yer almaktaydı.
BULGULAR: Sonuçlar katılımcıların neredeyse tamamının kendi birimlerinde üretilen atıkların çeşidini (enfeksiyöz atık, kesici delici atık, ambalaj atıkları) bildiğini gösterdi. Çalışmaya katılanların büyük kısmı atıkların uzaklaştırılmasında kullanılan renk kodlarını doğru uyguluyordu (tıbbi atık için kırmızı torba % 99, geri dönüştürebilir atık için mavi torba % 96,1, evsel atık için siyah torba % 96,1). En az bilinen parametre ise tıbbi atık torbalarının önerilen dolum oranıydı ( % 76,5 ). Çalışmaya katılanların % 95' i uluslararası biyotehlike ambleminin farkındaydı. Çalışmaya katılan kadınların % 44,6'sı erkeklerin % 25'i tıbbi atık yönetimi konusunda eğitim alma isteklerini ifade etti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi laboratuvar personelleri arasında tıbbi atık yönetimi farkındalığının yeterli olduğu sonucuna varıldı. Bu kapsamda, Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınması ve verilen eğitimlerin sürdürülmesi önerilmektedir.
INTRODUCTION: Incorrect management of medical waste brings risk for health and environment. On the other hand the collection of medical wastes separate from other wastes and to make use of recyclable wastes are important in preventing economic loss in health institutions. The aim is to evaluate knowledge and attitude of health care workers in medical waste management.
METHODS: A cross-sectional study was conducted using a questionnaire in laboratory staff in Atatürk Education and Research Hospital. A total of 102 participant (laboratory specialists, nurses, laboratory technicians, emergency medical technicians, secretaries and cleaners) were included in the study. Data were collected using a face to face questionnaire. Amongst the total respondents 27.5% were males and 72.5% were females; 44.1% were below thirty years old and 55.9% were above 30.The questionnaire was used to assess their knowledge and awareness of medical waste.
RESULTS: The results show that almost all of the participants were aware of the different categories of the waste (infectious, sharps and packing waste) generated in their department. According to the findings nearly totally of responders practiced accurate color code to dispose the waste (red bag for collection of medical waste 99%, blue bag for recyclable waste 96.1% and black bag for domestic waste 96.1%).The least known parameter was proposed filling rate of medical waste bag (76.5%). About 95% of practitioner were aware of the international biohazard logo. 44.6% of men and 25% of the women who participated in the study have expressed their willingness to take training on medical waste management.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The study concluded that the awareness regarding medical waste management was satisfying among laboratory staff in our hospital. Thus, taking measures and carrying on training in accord with the Regulation on Control of Hazardous Wastes is recommended.

5.Hand Hygiene Attitudes Of Healthcare Staff Working In Intensive Care Unit Of a State Hospital
Aliye Bulut, Aziz Bulut, Çağla Yiğitbaş, Suat Tuncay
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.43815  Pages 139 - 146
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada amaç, doğuda hizmet veren bir ilimizin Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesinde çalışan sağlık personelinin el hijyeni ile ilgili davranışlarının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan bir Devlet Hastanesinin Koroner, Anestezi ve Dâhiliye Yoğun Bakım Kliniklerinde hasta bakım ve tedavi hizmeti veren sağlık çalışanlarına anket uygulanması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini burada çalışan 51 sağlık personeli oluşturmuş, araştırma evrenin tamamı ile (51 kişi) gönüllü katılım esasına göre yürütülmüştür (Cevaplılık oranı: %100). Araştırmada kullanılan anket formu literatür bilgisine uygun olarak araştırıcılar tarafından geliştirilmiştir. Veriler istatistik paket programda değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya katılan kişilerin yaş ortalamaları 31,66±7,34 (min: 18, max: 56) şeklinde olup %53,0’ü kadındır ve %54,9’u hemşiredir. El yıkamada en çok tercih ettikleri yöntemin (%68,6 oranında) su ve genel sabun olduğu ayrıca el yıkama sıklıklarının %84,3 oranında sık sık şeklinde ifade edildiği saptanmıştır. Katılımcıların, %23,5’inin malzeme yetersizliği, %11,8’inin yoğun iş yükü nedeniyle zaman yetersizliği, %7,8’inin ise, ellerinde tahriş meydana gelmesinden dolayı el yıkayamadığı belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmanın yapıldığı Devlet Hastanesi Yoğun Bakımında çalışan sağlık personelinin el yıkama davranışının istendik düzeyde ve şekilde olmadığı öte yandan fiziki koşullarında bu durum için yeterli olmadığı saptanmıştır. Bu nedenle Devlet Hastanesinde yoğun bakım gibi öncelikli alanlarda hizmet verenlerin hem kendileri hem de bakım sundukları bireylerin sağlığını optimum düzeyde sürdürebilmeleri ve bilimsel metotlarla el yıkama davranışı edinmeleri için tekrarlı uygulamalarla hizmet içi eğitimlere tabi tutulmaları, bu manada hastanenin teknik ve yeterli donanımsal araçlara kavuşturulması önemlidir.
INTRODUCTION: The purpose in this research is to evaluate the attitudes of healthcare staff working in intensive care unit of state hospital of a province rendering service in East concerning hand hygiene.
METHODS: The research was conducted by means of applying a survey to healthcare personnel rendering patient care and treatment services in coronary, anesthesia and internal medicine intensive care clinics of a state hospital located in Eastern Anatolia Region. The universe of the research is comprised of 51 healthcare staff working in here and was conducted on the basis of voluntary participation with whole of the universe of the research (51 people) (Response rate: 100%). Survey form used in the research was developed by researchers in compliance with literature information. Data were evaluated in statistic packaged software.
RESULTS: Average age of the people attending the study is 31,66±7,34 (min: 18, max: 56) and 53,0% of them is woman and 54,9% is nurse. The method that they prefer most in hand washing is (at the rate of 68,6%) water and general soap and also it was determined that the frequency of hand washing was expressed as often at the rate of 84,3%. On the other hand, it was identified that 23,5% of the participants could not was their hands because of deficiency of material, 11,8% because of lack of time arising from intense work load, 7,8% because of occurrence of irritation in their hands.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was detected hat the behavior of hand washing of the health staff working in intensive care unit of the state hospital where the research was carried out is not in terminal level and manner and on the other side physical conditions are not sufficient for this case. For this reason, it is significant that staff in state hospital rendering service in primary areas such as intensive care shall be subjected to on-the-job trainings with repetitive applications to maintain the health of both themselves and the individuals they render care service at an optimum level and to gain attitude of hand washing with scientific methods and in this sense, it is important to provide technical and adequate hardware tools to the hospital.

6.Identification of Training Needs of Home Health Care Workers
Sinan Bulut, Özlem Yiğitbaşıoğlu, Kanuni Keklik, Alev Yücel, Savaş Başar Kartal, İrfan Şencan
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.70437  Pages 147 - 154
GİRİŞ ve AMAÇ: Birçok ülkede, son yıllarda sağlık hizmetlerinde, hizmetin hastaya ulaştırılmasına yönelik olarak büyük gelişme gösteren evde sağlık hizmetleri, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nca üzerinde önemle durulan ve geliştirilmesine yönelik önemli adımlar atılan bir hizmet sunum şekli haline gelmiştir. Hizmetin ekip anlayışı ile sunulduğu evde sağlık hizmetlerinde gerek personel nitelikleri ve gerekse de hizmetin çeşitliliği çalışanlar için eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesini ve bu ihtiyaçların giderilmesini gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na bağlı halk sağlığı müdürlükleri bünyesinde görev yapan ve evde sağlık hizmeti sunumunda görevli personelin bu alanında ki eğitim ihtiyaçlarını saptamak ve daha da etkin hizmet sunumunda planlamalara kaynak oluşturmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmaya, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bünyesinde, evde sağlık hizmeti sunumunda görev yapmakta olan personel dâhil edilmiştir. Araştırmada, ilgili personelin eğitim ihtiyacını belirlemeye yönelik ölçme aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Anket formu, literatür taraması ve evde sağlık hizmeti sunum koordinasyonunda görev alan ilgili birimlerin görüşleri doğrultusunda geliştirilmiştir. Anket formu, evde sağlık hizmeti sunumunda görev alan personele elektronik posta yolu ile iletilmiştir. Araştırmanın evrenini 1581 personel oluşturmakta olup, çalışmada 1123 (% 71) personelden geri bildirim alınmıştır.
BULGULAR: Araştırmada katılımcıların %64,7’si (727) kadın, %35,3’ü (396) erkeklerden oluşmaktadır. Katılımcılar çoğunlukla, ebe, pratisyen hekim, hemşire ve sağlık memurlarından oluşmuştur. Katılımcılar hekim ve hekim dışı sağlık personeli olarak değerlendirildiğinde özellikle Temel kavramlar ve mevzuat, Palyatif Bakım Hastasına Genel Yaklaşım, Yara Bakımı, Halk Sağlığı Bilgi Sistemi (HSBS) ve Muayene Bilgi Yönetim Sistemi (MBYS) ve Trakeostomi Bakımı konuları her iki grup için de talep önceliği arasında yer almaktadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Birinci basamak sağlık hizmetlerinde, hastanın bulunduğu yerden ayrıca başka bir yere nakledilmesine gerek kalmadan ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetinin yeterli ve doğru bir şekilde verilmesi tedavi sürecinde önemli bir yer alabilmektedir. Evde sağlık hizmeti sunumunda hizmet sunucularının daha verimli çalışabilmeleri için, işin gerekliliklerinin yerine getirilmesi gerektiği gibi her bir çalışanın eğitim gereksinimlerinin de belirlenmesi ve eğitilmeleri birincil öncelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışanların sundukları hizmet ile ilgili bilgi ve beceri yönünden donanımlı olmaları yaptıkları işi kolaylaştıracağı gibi motivasyonlarını da arttıracaktır.
INTRODUCTION: In many countries, in recent years, home health care services gained an important development on service delivery and the Ministry of Health of Turkey also overemphasized and took remarkable steps in developing these services. As home health care services are delivered with a team work perception, both personnel qualifications and diversity of the services require to identify training needs of the staff and to fulfill such needs. In this study, it is aimed to identify the training needs of the home health care service staff of the provincial directorates of the Public Health Institution of Turkey and to be a resource for a more effective service delivery planning.
METHODS: The subjects of this study are the home health care services staff of the Public Health Institution of Turkey. A questionnaire is applied as a measuring tool to determine the training needs of the relevant personnel. The questionnaire was developed in accordance with the opinions of the units involved in coordination of home health care services and by scanning the literature. Questionnaire forms were delivered to the personnel involved in home health care services via e-mails. The universe of this study had been pre-determined as 1581 personnel and 1123 personnel (71% of the pre-determined universe) have supplied feedback.
RESULTS: 64.7% (727) of the participants are women and 35.3% (396) are men in this study. Majority of the participants consist of midwives, general practitioners, nurses and health officials. Participants are divided into two groups as physicians and non-physician health care providers, and especially basic concepts and legislation, general approach to palliative care patients, wound care, public health information system known as HSBS and information management system of examination known as MBYS and tracheostomy care topics are prior for both groups.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In Primary Health Care Services, providing sufficient and accurate health care services needed by patients without transferring them to another place is important for the treatment process. To supply home health care services more effectively, beside the fulfillment of the requirements of the work, it is primarily important to determine the training needs of the staff and train them. Equipping the staff with knowledge and skills related to the services they supply will be a facilitator for their work and increase their motivation.

7.Pyogenic Liver Abscess: Case Report.
Duygu Mert, Muret Ersöz Arat, Öznur Güneş, Mustafa Ertek
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.67625  Pages 155 - 160
Giriş: Piyojenik karaciğer apsesi (PKA) nadir görülen, drenaj ve uygun antibiyotik tedavisi ile mortalitesi azalan bir hastalıktır.
Olgu: Altmış yaşında erkek hasta yaklaşık 2 ay önce sağ üst kadran da ağrı, ateş, halsizlik ve iştahsızlık nedeniyle karaciğer de kitle ön tanısı ile Genel Cerrahi Kliniği’ ne yatırılmıştır. Kontrol USG de karaciğerde yaklaşık 10 cm lezyonun apse ile uyumlu olduğu görülmüştür. Hastaya perkütan drenaj kateteri uygulanmıştır.
Hasta iki hafta Genel Cerrahi Servisi’nde yattıktan sonra genel durumunun düzelmesi üzerine taburcu edilmiştir. Evinde ateşinin olması nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Polkliniği’ne başvurmuştur.
Hasta sağ üst kadran da ağrı, ateş, halsizlik ve iştahsızlık nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Servisi’ne yatırıldı. Hastanın fizik muayenesinde batın sağ üst kadranda hassasiyet, sağ hipokondriyumda drenaj kateteri mevcuttu. Antibiyotik tedavisine başlandı. Görüntüleme tetkiklerinde karaciğerde multiloküler apse olması nedeniyle hastaya 2. perkütan kateter dreni takıldı. Klinik ve laboratuvar bulguları düzelen hasta oral tedavi ile poliklinik kontrolüne gelmek üzere taburcu edildi.
Sonuç: Bu olguda piyojenik karaciğer apselerine genel yaklaşım ve tedavi seçenekleri incelenmiştir.
SUMMARY:
Introduction: Pyogenic liver abscess (PKA) is rare diseaese, mortality decreased with drainage and appropriate antibiotic therapy.
Case: About 2 months ago sixty-year-old male patient has fever, fatigue, pain on the right upper quadrant and the patient with a preliminary diagnosis of the liver mass is admitted in General Surgery Clinic. The liver abscess was also found to be compatible with about 10 cm lesion in control ultrasonography. The patient was administered percutaneous drainage catheter.
Two weeks after. due to improvement of the overall situation, the patient was discharged on General Surgery Service. Due to the fever of patient in the house was referred to Infection Disease Policlinic.
Due to be right upper quadrant pain, fever, malaise, and anorexia, the patient was admitted to Infection Disease Clinic. The patient's physical examination, tenderness in the right upper quadrant of the abdomen, drainage catheter on the right hypochondrial was available. Antibiotic therapy was started. Due to multilocular abscess in liver in imaging., 2. percutaneous catheter drainage was inserted to the patient. Clinical and laboratory findings improved patient was discharged to the outpatient with oral therapy.
Conclusion: The general approach and treatment options in pyogenic liver abscess in this case were examined

8.The Effects Of Nıtrıc Oxıde On Cancer Development And Metastasıs
Mehmet Kürşat Derici, Emine Demirel Yılmaz
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.00378  Pages 161 - 174
Nitrik oksit (NO), birçok hücre içi ya da hücreler arası uyarı yolağında görev alan benzersiz bir moleküldür. Farklı kanser hücrelerinde ve dokularında saptanan değişik NO düzeylerinin, farklı düzenleyici etkiler ortaya koyduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Yapısal olarak üretilen NO, kanser hücresi fenotipinin ortaya konmasında önemli rol üstlenmektedir. Bu; kanserin çevre dokulara penetre olmasını, uzak bölgelere yayılmasını ve gelişimi için gerekli olan kaynaklara ulaşabilmesi sağlayacak, en yüksek kan akımını alacağı damarlanma işlevini; kapsamaktadır. Genel olarak, dokuda düşük derişimlerde sentezlenen NO’in etkileri pro-kanseröz olarak değerlendirilebilir. Çok yüksek derişimlerde ise NO, apopitozu, nekrozu uyararak veya anjiyojenezi inhibe ederek, güçlü bir anti-kanser madde olarak görev yapmaktadır. Öte yandan, NO düzeylerindeki artışın, metastaz basamakları üzerine olan etkileri sebebiyle kanserin farklı lokalizasyonlarda büyümesini ve ilerleyişini arttırabildiği ortaya konmuştur. Metastazda NO’in oynadığı rol, hücre tipi, NO derişimi, katılan organlar veya NO’in kanseral sürece katıldığı dönem gibi, farklı faktörlerden etkilenmektedir. NO’in bu çok yönlü ve farklı etkileri, kanserin büyümesini yavaşlatmak ve kemoterapi/radyoterapi etkinliğini arttırmak amacıyla, kanserin birçok preklinik modellerinde kullanılmaktadır. Bu yaklaşımlar yeni anti-kanser stratejileri olarak ön görülmektedir.
Nitric oxide (NO) is unique molecule involved in many intracellular or intercellular signaling pathways and its importance varies from cell to cell. It is demonstrated that heterogeneous regulating responses to various NO levels have been observed in in different types of tumors. Constitutively expressed NO plays an important role in drawing up the phenotype of tumor cells. The roles of NO in tumor growth cover the tumor penetration into the surrounding tissues to spread to remote areas and the development of the neovascularization to obtain the highest blood flow for the necessary resources. Generally, effects of NO at low concentrations considered as pro-tumoral. In very high concentrations of NO, it serves as a potent anti-tumor agent by inhibiting angiogenesis or inducing apoptosis and/or necrosis. While NOS activation is expected to show anti-tumor effect, it has been demonstrated that NO may increase the progression and propagation of cancer due to the effects on metastasis process. The effect of NO on metastasis is affected by different factors such as cell type, dose, the types of participating organs or the period in which NO involved in the tumor development. These different characteristic effects of NO expression are used therapeutically in many preclinical models of cancer in order to increase the inhibition of tumor growth and chemotherapy/ radiotherapy efficiency. These approaches are envisaged as new anticancer strategies.

9.Pharmacogenomics in Lung Cancer Treatment
Nil Kılıç, Demet Cansaran Duman
doi: 10.5505/TurkHijyen.2017.21703  Pages 175 - 184
Günümüzde akciğer kanseri erkeklerde en sık rastlanan ve ölümle sonuçlanan kanser tipleri arasında birinci sırayı almaktadır. Hastalığın tedavisine yönelik çalışmalarda en güncel ve önemli ivme insan genom yapısının belirlenmesi ve tümör biyolojisinin anlaşılması ile olmuştur. Farmakogenomik, tümör bağımlı gen mutasyonlarını inceleyerek ilacın hangi hastada hangi oranda daha etkili olacağını belirler. Farmakogenomik’e dayanan yöntemler ile direkt hastalığa yönelik kişiye spesifik tedavi yöntemleri uygulanarak en az yan etki ile hastayı iyileştirme yoluna gidilmektedir. Bunun yanında kişilerdeki gen mutasyonları detaylı incelenerek tümöre karşı ilaç duyarlılığının belirlenebilmesi tedavi seçiminde ve sonucunda çok önemli rol oynamıştır. Bu derleme kapsamında akciğer kanserinin tedavisinde hastaya özel tedavi yöntemine dayalı farmakogenomik uygulamaları ve hastalığın seyrine etkisi araştırılmıştır.
Lung carcinoma is the most common cause of cancer-related death in men among other cancer types in last years. The most recent and significant step in the treatment of the disease is the determination of the human genome structure and understanding of tumor biology. Pharmacogenomics examines tumor-dependent gene mutations to determine in which patient the drug will be more effective. Personalized treatments that are specified directly to disease by using pharmacogenomics methods are applied to cure patients with minimum side effects. Also, determining sensitivity of drug against tumor by examining gene mutations in patients plays a crucial role in selection and outcome of treatment. Patient-specific pharmacogenetic applications in lung carcinoma treatment and their effects on prognostic of disease were reviewed in this study.

LookUs & Online Makale