ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi - Turk Hij Den Biyol Derg: 61 (1)
Cilt: 61  Sayı: 1 - 2004
ARAŞTIRMA
1.
Diyarbakır Asker Hastanesi Kan Merkezine Başvuran Kan Donörlerinde Hbv, Hcv, Hıv Ve Sifilis Taraması
Screening Of Hbv, Hcv, Hiv And Syphilis In Blood Donors Applying To Blood Center Of Diyarbakır Military Hospital
Nurittin Ardıç, Mustafa Özyurt, Tuncay Kurukuyu, İlker Murat Şen
Sayfalar 1 - 4
AMAÇ: Transfüzyonla ilişkili enfeksiyonlar, her zaman önemini koruyan bir problemdir. Bu enfeksiyonların önlenmesinde kan donörlerindeki prevalansının bilinmesi önemlidir. Bu amaçla kan donörlerinde en fazla çalışılan testler HBsAg, anti-HCV, anti-HIV ve VDRL/RPR’dir.
YÖNTEMLER: Bu çalışmada, 1998-2001 yılları arasında hastanemiz kan merkezine başvuran kan donörlerinde HBsAg, anti-HCV, anti-HIV ve RPR pozitifliği araştırılmıştır.
BULGULAR: Bu testlerden ilk üçü ELISA, sonuncusu ise lam aglutinasyon yöntemi ile çalışılmıştır.
SONUÇ: Yedisi kadın, 52’si erkek sivil vatandaş ve 2145’i asker olmak üzere toplam 2204 gönüllü kan donöründen 52’sinde (%2.36) HBsAg pozitifliği saptanırken, anti-HIV, anti-HCV ve RPR taraması tüm donörlerde negatif olarak bulunmuştur.
OBJECTIVE: Tranfusion related infections can cause serious diseases. It is important that knowing of prevalence in donors to prevents these infections. For this reason, it is most frequently screened with HBsAg, anti-HIV, anti-HCV and VDRL/RPR tests in blood donors.
METHODS: In this study, positivity of HBsAg, anti-HCV, anti-HIV and RPR were investigated
in blood donors who applied to the blood center of our hospital between 1998-2001.
RESULTS: HBsAg, anti-HCV, anti-HIV tests were performed by ELISA, otherwise RPR was carried out by slide agglutination.
CONCLUSION: In the study, total 2204 voluntary donors were investigated including seven women and 52 men civilian persons, as well as 2145 soldiers. Of all cases, 52 (2.36%) were HBsAg positive. The anti-HCV, anti-HIV or RPR positivity were not determined.

2.
Disk Difüzyon ve E-Testi İle Meropenem, Ofloksasin Ve Sefepim’in Duyarlılıklarının Saptanması
Determination Of Susceptibility Of Meropenem, Ofloxacin, Cefepime With Disc Diffusion And E-Test
Abbas Yousefi Rad, Ahmet Arslantürk
Sayfalar 5 - 8
AMAÇ: Hastanemizin poliklinik ve yatan hastalarından gönderilen balgam, bronkoalveolar lavaj, parasentez, vb. örneklerden izole edilen Pseudomonas aeruginosa (n=15), Klebsiella pneumoniae (n=11) ve Escherichia coli (n=5) suşlarının meropenem, sefepim ve ofloksasin’e karşı duyarlılıkları E-testi ve disk difüzyon yöntemleri ile ölçüldü.
YÖNTEMLER: Buna göre, E-testi ile Pseudomonas aeruginosa meropeneme %73, ofloksasine %53, sefepime %67, Klebsiella pneumoniae sırasıyla %100, %91, %82 ve Escherichia coli her üç antibiyotiğe %60 duyarlı bulunmuştur.
BULGULAR: Disk difüzyon yöntemi ile Pseudomonas aeruginosa meropeneme %73, ofloksasine %47, sefepime %53,
SONUÇ: Klebsiella pneumoniae sırasıyla %100, %91, %82 ve Escherichia coli her üç antibiyotiğe %80 duyarlı bulunmuştur.
OBJECTIVE: The sensitivities of some of Pseudomonas aeruginosa (n=15), Klebsiella pneumoniae (n=11) and Escherichia coli (n=5) isolated from the sputum, bronchoalveolar lavage, paracentesis fluid specimen etc., sent from patients of our hospitals clinic and hospitalized patients, were measured against meropenem, cefepim and ofloxacin by E-Test and disc diffusion methods.
METHODS: According to this, it's found that on the E-Test, Pseudomonas aeruginosa is sensitive
73% to meropenem 53% to ofloxacin, 67% to cefepim, Klebsiella pneumoniae was sensitive 100%, 91%, 82% and Escherichia coli was sensitive 60% to each three antibiotics.
RESULTS: By the method of disc diffusion, it is found that Pseudomonas aeruginosa was sensitive 73% to meropenem, 47% to ofloxacin, 53% to cefepim,
CONCLUSION: Klebsiella pneumoniae is sensitive in order to 100%, 91%, 82% and Escherichia coli is sensitive %80 to each three antibiotics.

3.
Şanlıurfa İli Kent Merkezinde Kutanöz Leishmaniasis İnsidans Ve Prevalansı
Incidence And Prevalence Of Cutaneous Leishmanıası In Central Part Of Şanlıurfa Province
Yıldırım Bayazıt, Hilal Özcebe
Sayfalar 9 - 14
AMAÇ: Kutanöz leishmaniasis Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu araştırma Şanlıurfa İli merkezinde kutanöz leishmaniasisin prevalans ve insidansının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Kent merkezinde 397 hanede 2432 kişi ile görüşülmüş ve muayene edilmiştir. Araştırmanın yapıldığı dönemde aynı bölgede Sağlık Bakanlığı’na bildirilen kutanöz leishmaniasis insidansı %0.17 olmasına karşın, çalışmamızda son bir yıl içindeki insidans %1,06 ve prevalans hızı %9.38 olarak bulunmuştur.
BULGULAR: Hastalığın insidansının yüksek bulunması hastalığa yönelik koruyucu çevre sağlığı hizmetlerin ivedilikle sunulması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
SONUÇ: Toplum içinde sık görülen ve sekel bırakan bu hastalığın gerçek görülme sıklığının bilinmesi ve yapılan müdahalelerin etkinliğinin değerlendirilmesi kayıt sisteminin iyileştirilmesi ile sağlanabilir.
OBJECTIVE: Cutaneous leishmaniasis is an important public health problem in the South eastern part of Turkey. It is aimed to find out the incidence and prevalence of cutaneous leishmaniasis in the central part of Şanlıurfa province.
METHODS: 2432 people in 397 households were interviewed and examined in this research. Although the incidens of cutaneous leishmaniasis cases reported to Ministry of Health was 0.17% in the same period, in our study we calculated the incidence of cutaneous leishmaniasis as 1.06% and the cumulative prevalence rate as 9.38% for last year.
RESULTS: Because of the high incidence rate of the cutaneous leishmaniasis, the preventive health care should be provided immediately in the region.
CONCLUSION: The surveillance system should be strengthen to calculate the incidence and prevalence rates at the health centres and hospitals and evaluate the success of the preventive health care programmes.

4.
Ciltten İzole Edilen Stafilokokların Antibiyotik Duyarlılıkları, β-Laktamaz Aktiviteleri Ve Plazmit Dna İçerikleri
Determination Of Antibiotic Sensitivity, β -Lactamase Activity And Plasmid Dna’s Of Staphylococcus Bacteria Isolated From Skin
Recep Kurt, Belma Aslım, Yavuz Beyatlı, Z. Nur Yüksekdağ
Sayfalar 15 - 21
AMAÇ: Bu çalışmada, ciltten 18 adet Stafilokok bakteri izole edilmiştir. İzolatların 15°C’de üreme, 45°C’de üreme, %10 NaCl’de üreme, %15 NaCl’de üreme, fruktoz, trehaloz, mannoz, salisin, riboz, ksiloz, rafinoz, sükroz, laktoz, mannitol, maltoz ve galaktoz şekerlerini kullanma testleri yapılmıştır.
YÖNTEMLER: İdentifikasyon sonuçları bunların Staphylococcus aureus (16), Staphylococcus sp. (2) olduğunu göstermiştir. İzolatların penisilin-G, sefazolin, rifampisin, eritromisin, imipenen, siprofloksasin, tetrasiklin, kloramfenikol, vankomisin, sefuroksim, klindamisin, ampisilin, gentamisin, mezlosilin, trimsulfamet, amikasin antibiyotiklerine duyarlılık testleri yapılmıştır.
BULGULAR: Stafilokok izolatları arasında 12 izolatta β-laktamaz aktivitesi belirlenirken, iki izolatın zayıf β-laktamaz aktivitesi gösterdiği belirlenmiştir. Metisiline direnç incelendiğinde, ciltten izole edilen 10 izolatın (%55.6) dirençli olduğu gözlenmiştir.
SONUÇ: İzolatların plazmit DNA analizlerinde, bir izolatta üç plazmit, beş izolatta iki plazmit, yedi izolatta da bir plazmit belirlenirken, beş izolatta plazmit belirlenememiştir. Plazmit DNA’ların molekül ağırlıkları 0.6-4.3 kb arasında tespit edilmiştir.
OBJECTIVE: In this study, 18 Staphylococcus spp. were isolated from skin totally. Growth at 15°C, at 45°C, in 10% NaCl, in 15% NaCl and use of fructose, trehalose, mannose, salicin, ribose, xylose, raffinose, sucrose, lactose, mannitol, maltose ve galaktose sugar tests were evaluated on isolated Staphylococcus spp.
METHODS: Results of identification pointed out to 16 isolates of Staphylococcus aureus and 2 isolates of Staphylococcus sp. Sensivity tests of the strains to penicillin-G, cephazoline, riphamycine, erithromycin, imipenem, ciprofloxacine, tetracycline, gentamycin, mezlocilline, trimetoprime-sulphametaxasale, amikacin antibiotics were carried out.
RESULTS: β-lactamase activity was found in 12 strains of Staphylococcus spp. Two strains showed weak β-lactamase activity. When the resistance to methicilline was examined, 10 strains (55.6%) were found resistant to methicilline.
CONCLUSION: Plasmid DNA analyses of strains were identified as; three plasmids in one strain, two plasmids in five strains and one plasmid in seven strains. No plasmids were determined in five strains. Molecular weights of the plasmids were ranged between 0.6-4.3 kb.

5.
Elektromanyetik Alanın Maya Hücreleri Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi
The Investigation Of The Effects Of Electromagnetic Fields On Yeast Cells
Özlem Erol, Günhan Erdem
Sayfalar 23 - 28
AMAÇ: Son yıllarda, oldukça düşük frekanslı elektromanyetik alanın halk sağlığı üzerindeki olası etkileri, giderek ilgi çekici bir hale gelmiştir. Genellikle elektromanyetik alan, yüksek gerilim hatları civarında oluşurken, evlerimizde ve iş yerlerimizde günlük olarak kullandığımız saç kurutma makinesi ve televizyon gibi elektrikli cihazlar da elektromanyetik alan kaynağıdır.
YÖNTEMLER: Bu çalışmada, 50 Hz frekanslı 30 T elektromanyetik alanın Saccharomyces cerevisiae türündeki transkripsiyon ve translasyon sistemleri ile organizmanın üremesi üzerine etkileri araştırılmıştır. Elektromanyetik alan, Helmholtz Çemberi aracılığı ile oluşturulmuş ve alan düzeyi (50 Hz, 30 T) özellikle günlük hayatta insanların maruz kalabileceği bir dozda seçilmiştir.
BULGULAR: Bu çalışmanın sonuçlarına göre, elektromanyetik alan maya hücrelerinin toplam mRNA düzeyi ve protein miktarında azalmaya yol açmış ve aynı zamanda hücrelerin çoğalma hızını düşürmüştür.
SONUÇ: Elde edilen sonuçlar, elektromanyetik alanın biyolojik etkilerine dair moleküler mekanizmaların henüz tam olarak açıklanmamış olması nedeniyle önemlidir.
OBJECTIVE: Recently, the possible effects of extremely low frequency electromagnetic fields on the public health have become an interesting subject. Electromagnetic fields generally occur around the high voltage lines and also some electrical machines, such as fun and TV, used routinely at home and offices.
METHODS: In this study, the effects of 50 Hz frequency 30 T electromagnetic fields on the transcription and translation properties of Saccharomyces cerevisiae cells, and growth of the organism were investigated. Electromagnetic fields were generated with Helmholtz coil and its level (50 Hz, 30 T) was especially selected in a range to which human beings could be exposed in their daily life.
RESULTS: As a result, electromagnetic fields decreased total mRNA level and protein amount of the yeast cells and also reduced the reproduction speed.
CONCLUSION: The results obtained in this study are important, since the molecular mechanisms
of the biological effects of electromagnetic fields have not been completely understood yet.

6.
Spesifik Patojen Free (Spf) Fare Üretme Çalışması
Study Of Breeding Specific Pathogen Free (Spf) Mice
İlhan Bozyiğit, Özcan Özkan, Hülya Belen, Toshima Nobunaga
Sayfalar 29 - 35
AMAÇ: Günümüzde laboratuvar hayvanları üzerinde yapılan in vivo test sonuçlarının geçerli ve güvenilir kabul edilebilmesi için deney hayvanlarının belli standartta olması gerekmektedir. Bu çalışmada, basit bir izolatör kullanarak konvansiyonel Swiss albino fare soyundan Spesifik Patojen Free fare üretimi için bir çekirdek koloni oluşturulması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: Konvansiyonel olarak yetiştirilmekte olan bir Swiss albino fare soyundan 33 adet gebe dişiye histerektomi uygulanarak yavrulu uteruslar alınmış ve patojen mikroorganizmalardan arınmış izolatöre aseptik koşullarda aktarılmıştır.
BULGULAR: İzolatör içinde uterusdan çıkarılan yavrular, Spesifik Patojen Free C57BL/6 inbred farelerden oluşturulan sütanneler tarafından emzirilmiştir. Bu yavrulardan 178 adedi süt kesim çağında izolatörde bırakılarak, bakım ve beslenmeleri izolatör içinde sürdürülmüştür.
SONUÇ: Sonuç olarak, 4 haftalık dönemde yapılan kontrollerde Swiss albino farelerin Spesifik Patojen Free özellik kazandıkları ve 10 haftalık dönemde de bu özelliklerini korudukları görülmüştür.
OBJECTIVE: Laboratory animals should have certain qualifications in order that tests carried out them give valid and acceptable results. This study aimed to obtain a nucleus colony from conventional Swiss albino mice for SPF mice production in a simple isolator.
METHODS: From a conventinally-bred Swiss albino line 33 pregnant mice were hysterectomized and uteruses containing the fetuses were aseptically transferred to a pathogen-free isolator. Baby mice were taken out from the uteruses in the isolator and were suckled by foster mother consisting of Specific Pathogen Free C57BL/6 inbred mice.
RESULTS: One hundred and seventy eight of these baby mice were left in the isolator at weaning age and their feeding and care were carried out in the isolator.
CONCLUSION: In conclusion, controls at 4th week of age revealed that Swiss albino mice acquired SPF feature and at 10th week this feature persisted.

DERLEME
7.
Yeni Peptid Antibiyotik Olan Magainin Ve Peksigananın Etkileri
Effects Of Magainin And Pexiganan As New Peptide Antibiotics
Teoman Z. Apan
Sayfalar 37 - 40
GİRİŞ
Kemoterapinin temellerinin atılmış olduğu 20. yüzyılın ortalarında, penisilinin keşfi ile birçok hastalığın tedavisi mümkün olmuş ve bu olay yüzyılın buluşu olarak tarihe geçmiştir. Bundan sonraki yıllar içinde antibiyotiklere karşı gelişen direncin giderek artması yeni antibiyotiklerin geliştirilmesini hızlandırmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, son yıllarda antimikrobik peptidler adı verilen yeni bir antibiyotik sınıfı ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz 15 yıllık süre içinde böceklerden insanlara kadar değişen bir çok canlıdan, 100’den fazla antimikrobik peptid (ki bunlara magainin, sekropin, protegrin ve defensin dahildir) izole edilmiştir. Bu peptidler canlıların vücudunda doğal olarak bulunmakta ve mikroorganizmalara karşı hayvanların (veya diğer bazı canlıların) vücudunda etkin bir biçimde kullanılmaktadır. Antimikrobik peptidler bakteri membranına, bakterisid etkide bulunarak selektif olarak hasar vermektedir. Bu derlemede amacımız, pek bilinmeyen peptid antibiyotiklerden magainin ve türevi peksigananın etkilerinden bahsetmek ve bu ilaç ile ilgili gelişmeleri ele almaktır. Doğal olarak canlılarda bulunabilen buantibiyotiklerin yurdumuzda da sentez yoluyla elde edilmesi ve yeni keşiflere basamak teşkil etmesi amacıyla konunun irdelenmesi amaçlanmıştır.

8.
Subklinik Hipotiroidizm Ve Ateroskleroz
Subclinical Hypothyroidism And Atherosclerosis
Serpil Turhan, Zeynep Kütük, Fatma Uçar
Sayfalar 41 - 47
GİRİŞ Aşikar hipotiroidizmi olan hastalarda hiperlipidemi yıllar önce kanıtlanmıştır ve bu lipid bozukluklarına dayanarak ateroskleroz ile hipotiroidizm arasında güçlü bir ilişki kurulmuştur (1). Subklinik hipotiroidizmin kardiyovasküler olaylarla ilişkisi ise kesin olarak ortaya konama-mıştır (2).

9.
Gürültünün İnsan Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkileri
The Negative Effects Of Noise On Human Health
Remzi Toprak, Nizami Aktürk
Sayfalar 49 - 58
GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz yüzyıl hızlı bir sanayileşme ve ekonomik gelişme çağıdır. Bunun sonucunda da her geçen gün şehir sayısı ve şehirlerde yaşayan nüfus artmaktadır. Ayrıca, hızlı nüfus artışını da göz önüne aldığımızda insanların çevreleri ile ilişkilerinde dengesizliğin ortaya çıkması kaçınılmaz bir sorundur. Geçmişten günümüze şehir sayıları ve nüfustaki artışlar göstermektedir ki, gelecekte kalabalık ve çevre sorunları ile yaşanması güç birçok şehir ortaya çıkacak; üstelik bu şehirler sorunları ile birlikte büyüyecektir (1, 2).

LookUs & Online Makale
w