ARAŞTIRMA | |
1. | Kan Kültürlerinden İzole Edilen Koagülaz Negatif Stafilokokların Tiplendirilmesi Ve Metisilin Direnci Identification of Coagulase Negative Staphylococci Isolated from Blood Cultures and Determination of their Methicillin Resistance Nimet Yiğit, Ayşe Esin Aktaş, Funda Doğruman Al, Ahmet AyyıldızSayfalar 61 - 66 AMAÇ: Koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) klinik mikrobiyoloji laboratuvarlarında en sık izole edilen bakteri gruplarından biridir. Tıpta uygulanan invaziv teknikler ve prostetik cihaz kullanımının artmasından dolayı bu bakterilerin hastane kaynaklı bakteriyemilerde önemi artmaktadır. Bu çalışmada, kan kültürlerinden izole edilen toplam 50 KNS suşunun tür düzeyinde tanımlanması ve metisilin direncinin belirlenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: İzole edilen suşların tür tayini API STAPH tiplendirme sistemi, metisilin direnci disk difüzyon yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. BULGULAR: KNS suşları API STAPH tiplendirme sistemi ile 10 tür olarak sınıflandırılmıştır. Staphylococcus epidermidis (%36), S. choromogenes (S. hyicus subs. chromogenes) (%12) ve S. haemolyticus (%10)'un en sık bulunan türler olduğu belirlenmiştir, beş izolatın ise tiplendirilmesi yapılamamıştır. Suşların 20 (%40)'sinde metisiline direnç saptanmıştır. SONUÇ: Koagülaz negatif stafilokoklar kan kültürlerinden sıklıkla izole edilmekte ve metisilin dirençleri artmaktadır. Klinik önemi olan KNS'lerin tiplendirilmesi ve metisilin dirençlerinin belirlenmesi özellikle hastane kaynaklı bakteriyemiler açısından önemlidir. |
2. | Zoonotik Enfeksiyonlardan Q Ateşi, Listerioz, Toksoplazmoz ve Kistik Ekinokokkoz'unRisk Grubunda Seroprevalansının Araştırılması Investigation of Qfever, Listeriosis, Toxoplasmosis and Cystic Echinococcosis Seroprevalence in Risk Group Bekir Çelebi, Cahit Babür, Selçuk Kılıç, Ahmet Çarhan, Berrin Esen, Mustafa ErtekSayfalar 67 - 73 AMAÇ: Bu çalışma, Ankara ilinde zoonotik enfeksiyonlar için risk grubu olduğu düşünülen evcil hayvan kliniği ile uğraşan veteriner hekimler ve teknisyenlerinde, gönüllü hayvan severlerde Qateşi, listerioz, toksoplazmoz ve kistikekinokokkoz'un seroprevalansını belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEMLER: 88'i veteriner hekim, 25'i veteriner teknisyeni, 14 ü gönüllü hayvan sever ve kontrol grubu olarak 20si sağlık çalışanı olmak üzere alınan 147 serum örneği Q ateşi için İndirekt Floresan Antikor Testi (IFAT), listerioz için Osebold Aglütinaston Testi (OAT), toksoplazmoz için Sabin Feldman Dye Testi (SFDT) ve kistik ekinokokkoz için İndirekt Hemaglütinasyon testi (İHA) ile incelenmiştir. BULGULAR: 88 veteriner hekimin 27 (%30,6)'si, 25 veteriner teknisyenin sekizi (% 32), 14 gönüllü hayvan severin dördü (%28,5) ve 20 kontrol grubunun biri (%5) Coxiella burnetii IgG antikorları yönünden seropozitif bulunmuştur. Veteriner hekimlerin OAT ile 27 ( %30,6)'sinde, veteriner teknisyenlerinin dokuzunda ( %36), gönüllü hayvan severlerin üçünde (%21,4) ve 20 kontrol grubunun birinde (%5) Listeria yönünden seropozitiflik belirlenmiştir. Toxoplasma gondii antikorları yönünden, veteriner hekimlerin %28,4'ünün, veteriner teknisyenlerinin % 16'sının, gönüllü hayvan severlerin %50'sinin ve kontrol grubunun (%30) seropozitif olduğu saptanmıştır. Bir veteriner hekimde İHA testi ile 1/128 titrede kistik ekinokokkoz antikoru varlığı bulunmuştur. SONUÇ: Ankara İlinde pet kliniği ile uğraşan veteriner hekimler ve teknisyenlerinde, gönüllü hayvan severlerde Q ateşi ve listerioz seroprevalansı yüksek olarak saptanmış ve kontrol grubu ile arasındaki fark istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Bu nedenle, risk grubunda olduğu düşünülen meslek çalışanları, zoonotik enfeksiyonlar yönünden bilinçlendirilmeli ve bölgede bu enfeksiyonların epidemiyolojiközellikleri araştırılmalıdır. |
3. | Trichomonas Vaginalis Saptanmasında Direkt Mikroskopi İle İn-Vitro Kültürün Karşılaştırılması Comparison of Direct Microscopy and In-Vitro Cultures in Detection of Trichomonas vaginalis Gülden Sönmez Tamer, Devrim Dündar, Şeyda Çalışkan, Emek DoğerSayfalar 75 - 80 AMAÇ: Trichomonas vaginalis'in tanısı; direkt mikroskobik inceleme ile haraketli trofozoitlerin görülmesiyle, çeşitli kültür yöntemleriyle, serolojik ve moleküler yöntemlerle konulmaktadır. Bu çalışmada, vajinal akıntı örneklerinde T. vaginalis'in saptanmasında direkt mikroskobik inceleme ile iki farklı kültür yönteminin karşılaştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Anormal vajinal akıntı şikayeti ile Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvuran ve yaşları 18-48 arasında değişen 128 kadın çalışmaya alınmıştır. Steril pamuk eküvyon yardımı ile arka forniksten alınan örnekler direkt mikroskobik olarak incelemiş; ayrıca cystein pepton liver maltose (CPLM) ve tripticase yeast extract maltose (TYM) besiyerlerine ekilmiştir. Ekim yapılan tüplerin 1., 2., 3., 4. ve 7. günlerde kontrolleri yapılmış, optimal üreme günleri saptanmış ve üç yöntemin performans kriterleri belirlenmiştir. BULGULAR: İncelenen 128 hastanın 12 (%9.37)'sinde T. vaginalis pozitifliği görülmüştür. Bu 12 olgunun tamamı TYM besiyerinde üremiş olduğundan TYM besiyeri altın standart olarak kabul edilmiştir. CPLM besiyerinde 12 pozitif olgunun dokuzu saptanabilmiştir. Duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif prediktif değerler sırasıyla %75, %10, %100 ve %97 olarak belirlenmiştir. Direkt mikroskobik incelemeyle ise 12 pozitif olgunun yedisi görülmüştür. Bu yöntemin duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif prediktif değerleri sırasıyla %58, %100, %100 ve %96 olarak bulunmuştur. CPLM besiyerinde üremeyen bir örnek mikroskobik incelemede pozitif saptanmıştır. Optimal üreme süresinin CPLM besiyeri için iki, TYM besiyeri için ise dört gün olduğu gözlenmiştir. SONUÇ: Trikomoniyazis tanısında direkt mikroskobik inceleme kolay ve ucuz bir metod olmasına rağmen kültür daha duyarlı bir yöntemdir. T.vaginalis'in laboratuvar tanısında erken sonuç alındığı için TYM besiyerinin kullanılmasının, laboratuvar çalışmalarında ise CPLM besiyerinin tercih edilmesinin uygun olacağı kanısına varılmıştır. |
4. | Malatya İlinde Belediyede Çalışan Temizlik İşçilerinin Toxoplasmosis Ve Listeriosis Seropozitifliği Yönünden Değerlendirilmesi Evaluation of the Municipality Dustmen in Terms of Toxoplasmosis and Listeriosis Seropozitivity in Malatya Tuncay Çelik, Ülkü Karaman, Bekir Çelebi, Ayşe Turan, Cahit Babür, Nilgün DaldalSayfalar 81 - 85 AMAÇ: Ülkemizde de görülen listeriosis ve toxoplasmosis bölgenin coğrafik konumuna, sosyokültürel yapısına ve beslenme şekline göre farklı oranlarda görülmektedir. Çalışmada Malatya ili merkez belediyesinde zoonoz hastalıkları açısından risk grubu olduğu düşünülen 150 temizlik personelinde listeriosis ve toxoplasmosis seroprevalansının saptanması amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Araştırmada listeriosis tanısı için Aglütinasyon Yöntemi ve toksoplazmosis tanısı için Sabin Feldman DyeTesti kullanılmıştır. BULGULAR: Yapılan değerlendirmede çalışan 150 personelin 14 (%16)ünde Listeriosis ve 37'sinde (%24,6) anti-Toxoplasma gondii antikoru tespit edilmiştir. Antikor titreleri açısından da listeriosisde çöp toplayıcı ve süpürgecilerde seropozitiflik yüzdesi yüksek bulunmuştur. Toxoplasmosisde de süpürgeci olarak çalışanlarda seropozitiflik diğer gruplara göre yüksektir. SONUÇ: Risk grubunu oluşturan meslek çalışanlarına zoonotik enfeksiyonlarla ilgili bilgilendirme, bulaşma ve korunma yolları yönünden halk sağlığı eğitim programlarının uygulatılması ve bölgede bu enfeksiyonların epidemiyolojik özelliklerinin aydınlatılması için daha ileri araştırmaların yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. |
5. | Enterokok Türlerinde Glikopeptid Grubu Antibiyotiklere Direncin Moleküler Mekanizmaları Ve Gen Aktarım Yolları Molecular Mechanisms of Resistance to Glycopeptide Antibiotics in Enterococcus Species and Modes of Gene Transfer Arzu Çöleri, Cumhur ÇökmüşSayfalar 87 - 96 Enterokoklar özellikle 1980'lerden sonra en önemli nozokomiyal enfeksiyon etkenlerinden biri haline gelmiş ve antibiyotiğe dirençli fırsatçı patojenler olarak dikkatleri üzerine çekmişlerdir. Son yıllarda çoklu antibiyotik direnci gösteren enterokok suşlarının ortaya çıkması ile enfeksiyonlarda kullanılan mevcut tedavi yöntemlerinin uygulanabilirliği kısıtlanmış ve glikopeptid, penisilin ve aminoglikozit grubu antibiyotiklere direnç geni taşıyan enterokok enfeksiyonları halk sağlığını tehdit eder olmuştur. Özellikle vankomisin ve teikoplanin gibi glikopeptid grubu antibiyotiklere kazanılmış ve indüklenebilir yüksek seviyede direnç içeren Vankomisine Dirençli Enterokok (VRE) suşlarının sayısı giderek artmıştır. Şu ana kadar enterokoklarda van A'dan van G'ye kadar vankomisin direncinden sorumlu olduğu bilinen yedi farklı gen kümesinin dizilemesi yapılmış ve varlığı gösterilmiştir. Bu gen kümelerinden en iyi tanımlananı van A ve van B kümeleri olup klinik enterokoklarda en çok karşılaşılan direnç tiplerini oluştururlar. Van A tipi direnç gösteren VRE suşlarında görülen direncin nedeni, hücre duvarındaki peptidoglikan öncüsü D-ala-D-ala dipeptidinin, D-ala-D-lak depsipeptidi ile yer değiştirilmesi sonucu glikopeptidin 1000 kat daha az ilgiyle substratına bağlanabildiği bir modifikasyon ile vankomisinin hücre duvarı sentezini inhibe etmesinin engellenmesidir. Van C, Van E ve Van G tipi dirençlerde ise D-ala-D-serin şeklinde değişim söz konusudur. Bu direnç genlerinin enterokoklar arasında ve özellikle diğer Gram pozitif bakterilere plazmid ve transpozonlar aracılığıyla aktarımı, direncin hızla yayılmasına neden olarak tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu derlemede tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de geliştirdiği direnç mekanizmaları ile antibiyotik direncinin yayılımına yol açan enterokoklarda direnç kaynaklarının moleküler mekanizmaları irdelenmiş ve bu direnç kaynaklarının bilinmesinin, direncin önlenmesi ve yeni antibiyotik kullanım politikaları geliştirilmesi açısından önemi vurgulanmıştır. |
DERLEME | |
6. | Akrep Antivenom Üretimi Scorpion Antivenom Production Özcan ÖzkanSayfalar 97 - 108 Akrepler hastalık etkenlerini taşımazlar, ancak çoğu zaman kendilerini korumak amacıyla, insan ve hayvanları sokarak zehirlenmeye neden olurlar. Skorpionizm vakalarının tedavisinde halen kullanılan tek metot akrep antivenom tedavisidir. Antivenom at, koyun, keçi veya deve gibi hayvanlara küçük miktarlarda venom enjeksiyonu ile üretilmektedir. Bu hayvanlarda venomun aktif molekülüne karşı immun bir yanıt gelişir. Hayvanların kanında üretilen antikorlar hayvanlardan düzenli aralıklarla alınır. Toplanan kandan plazma ayrılır. Farklı kimyasal yöntemlerle saflaştırılır ve akrep sokmalarının tedavisinde kullanılır. Türkiye'de, akrep antivenomu 1942 yılından beri Refik Saydam Hıfzısıhha Merkez Başkanlığı'nda üretilmektedir. Bu derlemede, akrep antivenom üretim protokolü hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. |