ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi - Turk Hij Den Biyol Derg: 66 (2)
Cilt: 66  Sayı: 2 - 2009
ARAŞTIRMA
1.
İleri Dönem Romatoid Artrit (Ra) Hastalarında Anti-Siklik Sitrülinlenmiş Peptid (Anti-Ccp) Antikorunun Hastalık Aktivitesi İle İlişkisi Ve Prognostik Değeri
Association of anti-cyclic citrulinated peptide (anti-CCP) antibody with disease activity in advanced rheumatoid arthritis patients and its prognostic value
Irmak Baran, Aşkın Ateş, Sebahat Aksaray, Alparslan Toyran, Engin Güvener
Sayfalar 35 - 47
AMAÇ: Anti-siklik sitrülinlenmiş peptid (anti-CCP) antikorları romatoid artrit (RA) tanısında son yıllarda kullanılmaya başlanmış yüksek özgüllük ve duyarlılığa sahip belirteçlerdir. Bu çalışmada ileri dönem RA hastalarında anti-CCP antikorlarının hastalık aktivitesi, radyolojik olarak saptanan eklem hasarı ile ilişkisinin ve prognostik değerinin araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: İleri dönem 122 RA hastası ve 50 sağlıklı kontrolde anti-CCP antikoru ve romatoid faktör (RF) titreleri ölçülmüştür. Hastalık aktivitesinin değerlendirilmesinde; hassas eklem sayısı (HES), şiş eklem sayısı (ŞES), vizuel analog skala (VAS)’ya göre ağrı şiddeti, sabah tutukluğu süresi, hastaya ve hekime göre global hastalık aktivitesi skoru, 28 eklemde hastalık aktivesi skoru (DAS 28), eritrosit sedimantasyon hızı (ESH), lökosit sayısı, C-reaktif protein (CRP) düzeyi kullanılmıştır. Fonksiyonel aktivite sorgulanması Health Assessment Questionnaire (HAQ), eklem hasarının radyolojik değerlendirilmesi Larsen Yöntemi ile yapılmıştır.
BULGULAR: Hastaların %66.4’ünde anti-CCP antikoru, %59’unda RF pozitif bulunmuştur. RA hastalarında; anti-CCP titresi ile RF titresi (r=0.582, p<0.001), ŞES (r=0.187, p<0.005), hekime göre global hastalık aktivitesi skoru (r=0.237, p<0.01), DAS28 skoru (r=0.199, p<0.05) ve Larsen skoru (r=0.182, p<0.05) arasında anlamlı korelasyonlar bulunmuştur. Anti-CCP pozitif hastalarda negatif olanlara göre ŞES (2.86±2.82 ve 1.71±1.52; p<0.01), HES (6.20±5.15 ve 4.41±3.65; p<0.05), sabah tutukluğu süresi (72.05±81.13 ve 39.29±55.24; p=0.01), hekime göre global hastalık aktivitesi (5.20±2.70 ve 3.78±2.20; p<0.01), DAS 28 (4.59±1.62 ve 3.84±1.37; p<0.01), Larsen (68.42±31.85 ve 54.30±36.76; p<0.01), HAQ skoru (0.76±0.64 ve 0.53±0.54; p<0.05), CRP düzeyi (23.23±30.82 ve 13.14±17.20; p<0.05), ESH (33.52±25.38 ve 26.63±30.05; p<0.05), lökosit sayısı (8.22±2.54 ve 6.73±2.91; p<0.01) anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır.
SONUÇ: Çalışmamızda, RA’da anti-CCP antikorlarının daha şiddetli seyreden hastalık aktivitesi, daha yüksek fonksiyonel kayıp ve daha ağır radyolojik eklem hasarı ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak, anti-CCP antikorunun RA hastalarında prognozun tayininde faydalı bir belirteç olabileceği kanısına varılmıştır.
OBJECTIVE: Anti-cyclic citrullinated peptide (anti-CCP) antibodies are highly specific and sensitive markers which are used in the diagnosis of rheumatoid arthritis (RA), in recent years. In this study it was aimed to investigate the association of anti-CCP antibodies with disease activity and radiological joint damage in advanced RA patients and the prognostic value of anti-CCP antibodies.
METHODS: Titers of anti- CCP antibodies and rheumatoid factor (RF) in 122 advanced RA patients and 50 healthy controls had been searched. In order to determine the activity of the disease, tender joints count (TJC), swollen joints count (SJC), visual analog scale (VAS) for pain, duration of morning stiffness, patient’s and physician’s global assessment, disease activity score for 28 joints (DAS 28), erythrocyte sedimentation rate (ESR), leukocyte count and C-reactive protein (CRP) were evaluated. Functional activity assessment and radiological joint damage were carried out according to the Health
Assessment Questionnaire (HAQ) and Larsen method, respectively.
RESULTS: 66.4% were positive for anti-CCP antibodies and 59% were positive for RF of the patients. In patients with RA, significant correlations were found between serum anti-CCP level and RF level (r=0.582, p<0.001), SJC (r=0.187, p<0.005), physician’s global assessment (r=0.237, p<0.01), DAS28 score (r=0.199, p<0.05) and Larsen score (r=0.182, p<0.05). Anti-CCP positive patients had significantly higher SJC (2.86±2.82 vs. 1.71±1.52, respectively; p<0.01), TJC (6.20±5.15 vs. 4.41±3.65, respectively; p<0.05), duration of morning stiffness (72.05±81.13 vs. 39.29±55.24, respectively; p=0.01), physician’s global assessment (5.20±2.70 vs. 3.78±2.20, respectively; p<0.01), DAS 28 score (4.59±1.62 vs. 3.84±1.37, respectively; p<0.01), Larsen score (68.42±31.85 vs. 54.30±36.76, respectively; p<0.01), HAQ score (0.76±0.64 vs. 0.53±0.54, respectively; p<0.05), CRP (23.23±30.82 vs. 13.14±17.20, respectively; p<0.05), ESR (33.52±25.38 vs. 26.63±30.05, respectively; p<0.05), leukocyte count (8.22±2.54 vs. 6.73±2.91, respectively; p<0.01) compared to anti-CCP negative patients.
CONCLUSION: In the study, it was indicated that Anti-CCP antibodies were associated with severe disease activity, higher functional impairment and worse radiological joint damage in RA. In conclusion, it was found that Anti-CCP antibodies would be valuable tools for evaluating prognosis of the RA patients.

2.
The Cytologıcal Evaluatıon Of Bladder And Lung Carcınoma Rates On The Workers Exposed To Industrıal Chemıcals
Endüstriyel kimyasallara maruz kalan işçilerde mesane ve akciğer kanser oranlarının sitolojik incelemeyle değerlendirilmesi
Serpil Oğuztüzün, Mehtap Aydın, Z. Aytül Çakmak, Murat Kılıç, Ümit Yırtıcı, Meral Atay, Müzeyyen Özhavzalı, Erdal Yılmaz, Emine Ö. Karaaslan
Sayfalar 49 - 57
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Kırıkkale’de endüstriyel kimyasallara maruz kalan işçilerin, mesane ve akciğer kanseri oranlarının idrar ve balgam sitolojisi yöntemleri uygulanarak
değerlendirilmesidir.
YÖNTEMLER: Barut fabrikasında çalışan 123 işçinin idrar sitolojisi örnekleri, ağır silah ve çelik, silah ve mühimmat fabrikalarında çalışan 408 işçinin balgam sitoloji örnekleri Papanicolaou yöntemiyle hazırlanmış ve ışık mikroskobunda değerlendirilmiştir.
BULGULAR: 123 işçiden 15’inin idrarında atipik sitolojik bulgular görülmüştür. Bu işçilerin hiçbirinde önceden mesane kanseri hikâyesi belirlenememiş ve ultrasonlarında da anormal bulgular görülmemiştir. 408 işçinin 209’u nun balgam sitoloji uygunsuz materyal nedeniyle
değerlendirmeye alınamamıştır. Kalan 199 işçiden 103’ünde normal sitoloji, 33’ünde skuamoz metaplazi, 2’sinde displazi belirlenirken, 61 işçide de inflamasyon görülmüştür. İşçilerin kimyasallara maruziyet süresi ve sitoloji bulguları arasında bilimsel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Günde 20 adetten fazla sigara içenlerde anormal balgam (%1,2) ve idrar (%13) sitoloji bulguları saptanmasına karşın istatistiksel olarak yalnızca balgam sitolojisi sonuçlarıyla sigara alışkanlığı arasında bir kolerasyon bulunmuştur (p=0.015<0.05).
SONUÇ: Sitolojik yöntemlerin uygulanmasının kolay ve ucuz olması ayrıca veinvaziv işlemlere gerek duyulmaması nedeniyle özellikle mesane ve akciğer kanserinin erken tanısında ve kitle taramalarında faydalı bir yöntem olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.
OBJECTIVE: The aim of this study is to evaluate the ratios of bladder and lung carcinomas of workers exposed to industrial chemicals in Kırıkkale, Turkey by urinary and sputum cytology methods.
METHODS: Urinary cytology preparations for a total of 123 workers in the gun powder production plant and sputum cytology preparations for a total of 408 workers in the heavy gun and steel, gun, and ammunition plants were prepared using Papanicolaou staining and evaluated by light microscopy.
RESULTS: For the cytological diagnoses of voided urine in all 123 workers, 15 workers had atypical cytological findings. None of them had a prior history of bladder cancer and no significant abnormality was found in their ultrasound examinations. Regarding the cytologic diagnoses of sputum in 408 workers, 209 individuals could not be evaluated because ofinappropriate materials. Of the remaining 199 workers, 103 of them had results within normal limits while 33 of them showed squamous metaplasia, 2 dysplasia and 61 inflammations. No statistically significant relatedness could be found between the workers’ exposure time to chemicals and the cytological findings (p>0.05). Although abnormal cytological findings of sputum (1.2%) and urine (13%) was found for the smokers of more than 20 cigarettes a day, a statistical correllation was determined between only sputum cytology results and smoking habits (p=0.015<0.05).
CONCLUSION: Because of Cytological methods being easy to apply and relatively inexpensive in addition to not requiring invasive operations, these methods can be used especially for monitoring and early detection of human bladder and lung carcinomas.

3.
Hastane Çalışanlarında Hbv, Hcv Ve Hıv Seropozitifliğinin Araştırılması
Investigation of HBV, HCV and HIV Seropositivity in Healthcare Workers
Melek İnci, Ayşe Tülin Aksebzeci, Gülhan Yağmur, Bedriye Kartal, Marziye Emiroğlu, Yeşim Erdem
Sayfalar 59 - 66
AMAÇ: Sağlık kurumlarında çalışanların pek çok patojen ile enfekte olma riski yüksektir. Bu çalışmada 2007-2008 yılları arasında Kayseri Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde çalışan personelde Hepatit B virüsü (HBV), Hepatit C virüsü (HCV) ve İnsan immün yetmezlik virüsü (HIV) seropozitifliğinin araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: 292 sağlık çalışanından alınan kan örneklerinde Mikropartikül Enzim Immuno Assay Metodu (Axsym Plus Immunoanalizör-ABD) ile hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), hepatit B yüzey antikoru (anti-HBs), HCV antikoru (anti-HCV) ve HIV antijen ve antikoru (HIV Ag/Ab) araştırılmıştır.
BULGULAR: 292 sağlık personelinin üçünde (%1,0) HBsAg, 183’ünde (%62.7) anti-HBs pozitif olarak bulunmuştur. 129 (%44.2) kişide aşıya bağlı anti-HBs pozitifliği, 54 (%18.5) kişide ise doğal anti-HBs pozitifliği saptanmıştır. HBV’ye karşı doktorların 19 (%95,0)’u, ebe-hemşirelerin 90 (%76.3)’ı, teknisyenlerin 28 (%68.3)’i, temizlik şirketi çalışanlarının 25 (%43.9)’i ve diğer personelin 21 (%37.5)’i bağışık olarak bulunmuştur. Bir (%0.34) kişide anti-HCV pozitifliği saptanmıştır. Bütün personelde HIV Ag/Ab negatif olarak bulunmuştur.
SONUÇ: HBV, HCV, HIV için risk altında olan sağlık personelinin bu virüsler açısından taranması HBV’ye karşı bağışık olmayanların aşılanması gerekmektedir.
OBJECTIVE: Health care workers have an increased risk of being infected with a lot of pathogens. The aim of the present study was to investigate the seroprevalence of hepatitis B virus (HBV), hepatitis C virus (HCV) and human immune deficiency virus (HIV) in health care workers at Kayseri Obstetric and Children Hospital between 2007 and 2008.
METHODS: In blood samples obtained from 292 health care workers, hepatitis B surface antigen (HBsAg), hepatitis B surface antibody (anti-HBs), HCV antibody (anti-HCV) and HIV antigen and antibody (HIV Ag/Ab) were studied with Microparticle Enzyme Immunoassay (Axsym Plus Immunoanalyser-USA).
RESULTS: It was found that among the 292 health workers, three (1%) were positive for HBsAg and 183 (62,7%) for anti-HBs, respectively. It was also determined that 129 (44.2%) persons had anti-HBs due to vaccination and 54 (18.5%) persons without vaccination. The ratio of immunity to HBV was found 95%, 76.3%, 68.3%, 43.9% and 37.5% among physicians, nurses, technicians, employee of cleaning company and others, respectively. Anti-HCV was determined positive in one (0.34%) person. HIV Ag/Ab was found negative in all persons.
CONCLUSION: Healthcare workers who are at high risk of infection for HBV, HCV, HIV should be screened to determine whether they are infected with those viruses and should be vaccinated against HBV who are not immunized.

4.
18-60 Yaş Arası Türklerde Elecsys 2010 İnsülin Testinin Referans Aralığının Belirlenmesi
Determination of reference intervals for elecsys 2010 insulin assay in 18-60 years old Turkish individuals
Serpil Erdoğan, Gönül Erden, M. Metin Yıldırımkaya
Sayfalar 67 - 72
AMAÇ: Referans aralıklar, laboratuvar test sonuçlarının değerlendirilmesinde vazgeçilmez
bir öneme sahiptirler ve klinisyenlerin sağlıklı ve hastalıklı bireyler arasında bir ayırım
yapmasında yardımcı olurlar. Her laboratuvarın kendi referans aralıklarını belirlemesi
önerilmektedir. Bu çalışmadaki amacımız, laboratuvarımızın dokuz aylık çalışmalarından elde edilen verilerden, erkek ve kadın bireylerde Elecsys 2010 insülin testinin referans aralıklarını belirlemektir.
YÖNTEMLER: Dokuz aylık sürede laboratuvarımıza başvuran hastaların insülin sonuçları analiz edildi. Erişkin bireylerin açlık insülin sonuçlarından referans aralıklar belirlendi. Uç değerler atıldıktan sonra 1280 kadın (median yaş 31y, aralık 18-60) ve 300 erkek (median yaş 36y, aralık 18-60) bireyin sonuçları incelendi. Çalışma yöntemi elektrokemiluminesan immunoassay (ECLIA) idi.
BULGULAR: %95 güven aralığı ile hesaplanan referans aralıkları üreticinin referans aralığından daha düşüktü. Hesaplanan referans aralıklar üretici firmanın önerdiği referans aralıklardan belirgin olarak farklı bulundu. Cinsiyetler arasında anlamlı fark saptanmadı. İnsülin test sonuçları için elde edilen referans değerleri %2,5-97,5’luk aralık için 1,7-19,8 μU/mL olarak bulundu.
SONUÇ: Referans aralıkları belirleyen çalışmaların, klinisyenlerin hizmet verdikleri kendi hasta popülasyonlarını tanımalarında ve değerlendirmelerinde yardımcı olacağını düşünmekteyiz.
OBJECTIVE: Reference intervals are indispensable for interpretation of laboratory data and it helps clinicians to differentiate healthy person from sick ones. It has been suggested that each laboratory determine its own reference intervals. The aim of this study was to estimate the reference intervals for Elecsys 2010 insulin assay in male and female individuals from the data obtained from the analyses of the laboratory in a nine months period.
METHODS: The insulin test results of the patients who applied to our laboratory in nine months were analysed. Reference intervals were determined from the results of the fasting insulin levels of the adult individuals. Insulin results of 1280 female (median age 31y, range 18-60) and 300 male (median age 36y, range 18-60) individuals were evaluated after exclusion of the outliers. The assay method was electrochemiluminescence immunoassay (ECLIA).
RESULTS: Calculation of reference intervals with 95 % confidence limits showed lower values than the defined reference values by manufacturer. For insulin, the determined reference interval for our data was significantly different from the provided by manufacturer. There was no significant difference between the genders. Calculated reference intervals for the insulin assay were found as 1,7-19,8 μU/mL for 2,5th-97,5th percentile range.
CONCLUSION: We indicate that the studies confirming the reference intervals will be helpful to clinicians to determine and evaluate their patient populations that they served..

DERLEME
5.
Halk Sağlığı Açısından Hijyen Ve İyi Üretim Uygulamaları
Hygiene and good manufacturing practice in terms of public health
Sibel Cevizci, Ayşe Emel Önal
Sayfalar 73 - 82
Küreselleşme ile birlikte sağlık, ilaç ve gıda sektörlerinde kaliteli, hijyen kurallarına uygun hizmet ve ürün sunulması giderek önem kazanmıştır. Böylece, halk sağlığı açısından da önemli olan kalite kontrol ve belgelendirme sistemlerinde değişme ihtiyacı doğmuştur. Günümüzde özellikle sağlık sektöründe yer alan birçok kurum ve kuruluş, çalışma sistemlerine kolaylıkla adapte edilebilen, gelişmiş kalite-hijyen kontrol yöntemlerini ve belgeleme sistemlerini içeren “İyi Üretim Uygulamaları (İÜU)”nı tercih etmektedir. İÜU’nın ilk kullanıldığı alan gıda sektörü olup, hijyen ve kalite yönetimine ilişkin uygulamaları içermektedir. Son yıllarda insan sağlığının korunması bilinci, her türlü mal ve hizmetin üretim aşamalarına da yansımaya başlamıştır. Sonuç olarak, İÜU zamanla farklı sektörlerde de kullanılmaya başlanmış ve uluslararası ticarette aranan bir referans olmuştur. Bu derlemenin amacı, halk sağlığının korunmasında İÜU’nın önemi ve kapsamı hakkında bilgi vermek ve değişik sektörlerdeki kullanım alanlarını incelemektir.
With globalization, presenting service and product which have good quality and conformity with hygienic regulations, have become more important in health, pharmacy and food sectors. That’s why the quality control and documentation systems which are also considerable in terms of public health, were about to change. Today, lots of companies especially in health sector, prefer “Good Manufacturing Practices (GMP)”- including a developed quality-hygiene control and documentation method - that they can easily adapt to their operation system. Food industry is the first application area and contains hygiene and quality management systems. In recent years, conscious of prevention of human health started to reflect on every stages of production of goods and services. In conclusion, GMP came into use in different sectors and demanded in international business trade as a reference. The aim of this review is to present some information about importance and concept of GMP to prevent of public health and to examine its use of areas in various sectors.

6.
Enfeksiyöz Maddelerin Hava Yoluyla Uluslarası Taşınması
International air transportation of infectious materials
Dilek Yağçı Çağlayık, İsmail Ceyhan
Sayfalar 83 - 88
Enfeksiyöz maddelerin gönderenin elinden çıkıp alıcıya teslim edilene kadar geçen taşıma sürecinde olabilecek kırılma, sızma gibi durumlar nedeniyle gönderici, taşıyıcı, alıcı ve çevrenin enfeksiyöz maddeye maruziyet riski bulunmaktadır. Bu riski minimuma indirmek için bir takım kurallar ve düzenlemeler getirilmiş; güvenli taşıma ve uygun paketleme için taşınacak maddelerin tanımları ve sınıfları uluslararası standartlarla belirlenmiştir. Uluslararası düzenlemelerin tümü; Birleşmiş Milletler (BM) Uzmanlar Komitesi’nin tehlikeli maddelerin taşınması konusundaki önerileri doğrultusunda yapılmaktadır. Dünya Posta Birliği yanı sıra ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu) ve IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) da BM önerilerini kendi düzenlemelerine yansıtmakta; Dünya Sağlık Örgütü de tüm bu kuruluşlara danışmanlık sağlamaktadır. IATA, her yıl enfeksiyöz maddelerin taşınmasıyla ilgili güncel rehber yayınlamaktadır. Bu derlemede enfeksiyöz maddelerin uluslararası taşımacılık kurallarına göre hava yoluyla nasıl gönderilmesi gerektiğiyle ilgili bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
In infectious substances transportation; to minimize the exposure of sender, receiver, transporter and the environment to infectious substances due to the incidents such as breakage and leakage during any step of transportation process from sender to receiver, rules and regulations have been established. For safe transportation and suitable packaging, definitions and classifications of transported materials are identified by international standards. All international regulations are in line with UN expert committee’s dangerous materials transportation recommendations. UPU (Universal Postal Union) also reflects these guidelines to their regulations. ICAO (International Civil Aviation Organization) and IATA (International Air Transportation Association)incorporated UN’s guidelines to their own regulations. WHO supplies consultancy support to all these organizations. IATA issues updated shipping guidelines for infectious materials transportation every year. The aim of this compilation is to inform how infectious materials should be transported based on international transportation regulations. In this review it was aimed to give information about how infectious materials should be transported based on international air transportation regulations.

LookUs & Online Makale
w