ARAŞTIRMA | |
1. | Hemodiyaliz Uygulanan Kronik Böbrek Hastalarında Anti-Toxoplasma Antikorlarının Pozitifliği The Positivity Of Anti-Toxoplasma Antibodies In Patients With Chronic Renal Failure Undergoing Haemodialysis Gülay Aral Akarsu, Kürşat AltıntaşSayfalar 69 - 72 AMAÇ: Tüm dünyada yaygın bir zoonoza yol açan Toxoplasma gondii, sağlıklı insanlarda asemptomatik bir seyir göstermekte ancak konjenital geçişte ve immünkompromize hastalarda önem kazanmaktadır. YÖNTEMLER: Hemodiyaliz uygulanan kronik böbrek hastaları, bağışıklık sistemindeki sorunlar nedeni ile toksoplazmoz açısından risk altında bulunmaktadırlar. Transplantasyon sonrası immünsupresif tedavi sırasında meydana gelebilecek reaktivasyonlar ciddi sorun oluşturacaktır. BULGULAR: Bu nedenlerle 74 hemodiyaliz hastasının serumunda Toxoplasma gondii’ye karşı oluşmuş antikorlar Sabin Feldman lizis testi ve ELISA IgG ve IgM testleri kullanılarak araştırılmış ve sağlıklı popülasyondan farklı olup olmadığı irdelenmiştir. SONUÇ: Hemodiyaliz alan hastalar arasında Sabin Feldman ve ELISA IgG ile antikor pozitifliği %44.6 bulunurken ELISA IgM yöntemi ile antikorlara rastlanmamıştır. |
2. | Candida Türlerinde Biyofilm Ve Fosfolipaz Aktivitesinin Saptanması Detection Of Bıofilm And Phospholipase Activity In Candida Species Çiğdem Kuzucu, Zeynep Çizmeci, Bengül DurmazSayfalar 73 - 76 AMAÇ: Biyofilmler ve fosfolipaz enzimi Candida suşlarına bağlı infeksiyonların gelişmesinde önemli virulans faktörleridir. Bu çalışmada Candida türlerinde biyofilm ve fosfolipaz üretimi araştırılmıştır. YÖNTEMLER: Toplam 200 Candida izolatında biyofilm pozitifliği %52 bulunmuştur. BULGULAR: C.albicans suşlarında biyofilm üretiminin diğerlerine göre daha yüksek olduğu görülmüştür (%63). Toplam 123 C.albicans izolatında fosfolipaz pozitifliği %57 olarak bulunmuştur. SONUÇ: Her iki faktöründe virulansda önemli olduğu düşünülmüştür. |
3. | 15-49 Yaş Grubu Ev Hanımlarının Besin Hazırlama, Pişirme Ve Saklama Yöntemleri Konusunda Bilgi, Tutum Ve Davranışlarına Yönelik Bir Araştırma A Survey To Determine The Level Of Knowledge, Beliefs And Attitudes In A 15-49 Age Group Housewives On Cooking Practices Aylin Ayaz Topçu, Eda Köksal, Naile BilgiliSayfalar 77 - 86 AMAÇ: Toplumumuzda besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve saklanmasından büyük ölçüde kadınlar sorumludur. Bu nedenle araştırmamızda ev hanımlarının besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve saklanması konusunda bilgi,tutum ve davranış düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Ankara Gülveren Sağlık Ocağı Bölgesi’nde yapılan bu araştırmada sağlık ocağı kayıtları kullanılmış ve basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen 227 ev hanımı araştırma kapsamına alınmıştır. Kesitsel tipte bir çalışma olan araştırmamızda veriler yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Toplanan veriler SPSS (10.0) ile değerlendirilmiştir. Değerlendirmede yüzdelik ve ki kare önemlilik testleri kullanılmıştır. Ev hanımlarının yarıdan fazlası (%53.3) sebzeleri beslenme ilkelerine uygun olarak hazırlamaktadır. BULGULAR: Ev hanımlarının yemek pişirmede tercih ettikleri pişirme biçimleri; çorbalarda yağ yakıp üzerine dökme, pilavda pirinci kavurma, sebzelerde kızartma, makarnada haşlayıp suyunu dökme, yumurtada haşlama şeklinde belirlenmiştir. SONUÇ: Ev hanımlarının %25.6’sı besinlerin saklanmasında derin dondurucu kullandıklarını ve yiyecekleri çözdürürken oda sıcaklığında beklettiklerini (%77.7) belirtmişlerdir. Yemek pişirmede öncelikle kullanılan tencere tipi çelik tenceredir. Besinler daha çok mutfak dolabında, poşetlerde ya da kendi ambalajında saklanmaktadır. |
4. | Konya İli Hasanköy Sağlık Ocağı Bölgesindeki İlköğretim Okulu 1. Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyi The General Health Situation Of Students At The Fırst Class Of Primary School In Hasankoy As An Health District Area In Konya Selma Çivi, İbrahim KorukSayfalar 87 - 94 AMAÇ: Bu tanımlayıcı ve kesitsel araştırma 7-14 Haziran 2002 tarihleri arasında Konya Hasanköy Sağlık Ocağı bölgesindeki 680 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Bu çalışmada ilköğretim 1. sınıf öğrencilerindeki önemli sağlık sorunları ve bunların okul başarısına olan etkisinin saptanması amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Araştırma bölgedeki ikisi köy, sekizi şehir ilkokulu olmak üzere toplam on ilköğretim okulunda yapılmıştır. Anket formları uygulandıktan sonra intörn doktorlar tarafından öğrencilerin muayeneleri yapılmıştır. Öğrencilerin okul başarıları ve davranış problemleri hakkındaki bilgiler öğretmenlerinden alınmıştır. Alınan kapiller kanlar okulda santrifüj edilerek elde edilen hematokrit değerleri Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği anemi kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Görme keskinliğini tespit etmek için Snellen eşelinden yararlanılmıştır. BULGULAR: Araştırmaya katılan öğrencilerin %48.4’ü (329) kız, %51.6’sı (351) erkektir. Öğrencilerin %67.4’ü (458) yedi yaşında, %31.3’ü (213) yedi yaşın üstünde, %1.3’ü (9) yedi yaşın altındadır. Öğrencilerde en sık saptanan ilk üç patoloji sırası ile %65.7 diş çürükleri, %17.4 görme keskinliğinde azalma, %17.4 ruhsal sorunlar olarak saptanmıştır. Diğer sağlık problemlerinin sıklığı ise aşağıdaki gibi saptanmıştır: Şaşılık %2.5, işitme azlığı %1.0, kalpte üfürüm %1.9, ortopedik problemler %1.7, inmemiş testis %2.6, inguinal herni %2.6, hipospadias %0.9, anemi %2.6. Ortalama hematokrit değeri 38.58 ± 2.84 olarak saptanmıştır. Aneminin köy okulunda okuyan öğrencilerde kent okullarında okuyan öğrencilerden daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0.05). Pika %1.5 ve anal kaşıntı sıklığı %12.1 olarak saptanmıştır. SONUÇ: Ruhsal problemleri olan öğrencilerin okul başarısının düştüğü saptanmıştır (p<0.05). |
DERLEME | |
5. | Gıda Kaynaklı Salgınlarda Soruşturma İlkeleri Principles Of Foodborne Outbreaks Investigation Hasan Ayçiçek, Hasan Tansu AktanSayfalar 95 - 99 GİRİŞ Ortak bir gıdanın tüketilmesini takiben iki veya daha fazla kişide aynı zaman ve yerde benzer belirtiler gösteren hastalık tablosu ortaya çıkmışsa ve epidemiyolojik analizler hastalığın kaynağı olarak gıdaya/içeceğe işaret ediyorsa, olay gıda kaynaklı bir salgın olarak tanımlanmaktadır (1). Salgınların soruşturulmasının/incelenmesinin iki kritik amacı vardır. Birincisi; salgının yayılma riski nedeniyle kontrol altına alınması, ikincisi; salgına neden olan durumu ortaya çıkararak gelecekte benzer bir olayın meydana gelmesini önleyecek tedbirleri almaktır. Tam bir soruşturma için epidemiyolog, mikrobiyolog, infeksiyon hastalıkları uzmanı, gıda hijyeni/teknoloji uzmanı ve veteriner hekimden oluşan bir ekibe ihtiyaç duyulmaktadır (2). Amerika Birleşik Devletleri, gıda güvenliği konusunda dünyadaki en ileri ülkelerden biri olmasına rağmen, bu ülkede her yıl tahmini olarak 76 milyon kişinin gıdalardan kaynaklanan hastalıklara maruz kaldığı, bunlardan 300.000 kişinin hastanede tedavi almak zorunda kaldığı ve 5.000 kişinin de hayatını kaybettiği bildirilmektedir. Gıda kaynaklı salgınların tıbbi maliyetinin ise yıllık 4 milyar dolar olduğu vurgulanmaktadır (3). Rapor edilen gıda kaynaklı hastalıkların boyutunun bir buzdağının denizin üzerinde görünen parçası kadar olduğu, bununla birlikte rapor edilmeyen olguların buzdağının su altındaki görünmeyen parçası kadar olduğu belirtilmektedir (4). Günümüzde 250’den fazla gıda kaynaklı hastalık tanımlanmaktadır. Bu hastalıkların çoğu çeşitli bakteri, virüs veya parazitler tarafından oluşturulan infeksiyonlardır. Ayrıca, mikroorganizma toksinleri, doğal toksinler veya kimyasal maddelerin gıdalara bulaşması sonucunda da ciddi salgınlar ortaya çıkabilmektedir (2). Ülkemizde gıda kaynaklı salgınlar hakkında düzenli bir ihbar mekanizmasının düzenli çalışmadığı ve resmi istatistiklerinin de düzenli tutulmadığı (tifo, paratifo, hepatit A, amipli/basilli dizanteri hariç) dikkati çekmektedir. Bu konudaki çalışmalara önem verilmesi ülkemizde gıda kaynaklı hastalıkların profilinin belirlenmesi ve uygulanması gereken düzeltici işlemlerin neler olduğunun ortaya konulması, dolayısıyla olguların tekrarının önlenmesi bakımından önem taşımaktadır. |