ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi - Turk Hij Den Biyol Derg: 60 (1)
Cilt: 60  Sayı: 1 - 2003
ARAŞTIRMA
1. 
Ankara İli Mezbahaları Çalışanlarında Anti-Lısteria Monocytogenes
Investigation Of Anti-Listeria Monocytogenes
Selçuk Kılıç, Cahit Babür, Şölen Dinçer, Gökhan Afacan, Berrin Esen
Sayfalar 1 - 8
AMAÇ: Bu çalışma, Ankara ili mezbahalarında çalışan personelde listeriosis seroprevalansını saptamak amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Mezbaha çalışanlarından alınan 102 serum örneğinde Listeria monocytogenes "O" antikorlarının varlığı Osebold yöntemiyle araştırılmıştır.
BULGULAR: 1/100 ve üzerindeki titrasyon basamaklarındaki aglütinasyon varlığı pozitif olarak
kabul edilmiştir. 102 serum örneğinden 59’u (57.8%) negatif, 43 (%42.2) serum ise çeşitli dilusyonlarda pozitif olarak değerlendirilmiştir.
SONUÇ: Seropozitif olguların 31’inde (%72.1) 1/100 titrede, 10’unda (%23.3) 1/200 ve iki serumda (%4.6) 1/400 titrede Listeria monocytogenes antikorları saptanmıştır.

2. 
Bazı Bitki Büyüme Düzenleyicilerin Subkronik Uygulamasının Sıçanlarda Hematolojik Ve Biyokimyasal Parametreler Üzerine Etkileri
Effects Of Subchronic Treatment Of Some Plant Growth Regulators On Haematological And Biochemıcal Parameters In Rats
İsmail Çelik, Hanefi Özbek, Yasin Tülüce
Sayfalar 9 - 14
AMAÇ: Bazı bitki büyüme düzenleyicilerinin subletal konsantrasyonda sıçanların hematolojik ve biyokimyasal parametreleri üzerine etkileri laboratuar şartlarında araştırıldı. Sekizer adet dişi sıçandan oluşan gruplar deneme boyunca içebildiğince 100 ppm'lik indolasetik asit (IAA), indolbütirikasit (IBA) ve kinetin uygulamasına üç hafta maruz bırakıldı.
YÖNTEMLER: Sonuçlar, bu bitki büyüme düzenleyicilerinin kanın hematolojik ve biyokimyasal parametreleri üzerine farklı etkilere sahip olduklarını göstermiştir. Sonuçlara göre, IAA alyuvar (KKH), akyuvar (BKH), trombosit (KP) sayısını ve hemoglobin (Hb) miktarını önemli derecede artırmıştır. IBA uygulaması alyuvar, akyuvar ve trombosit sayısını arttırırken, ortalama hücre hacmini (OHH) ve ortalama hücresel hemoglobin (OHHb) düzeyini azaltmıştır.
BULGULAR: Akyuvar, trombosit ve hücresel hemoglobin konsantrasyonu (HHbK) kinetin uygulaması ile önemli oranda artmıştır. Biyokimyasal özellikler ile ilgili olarak, IAA total protein miktarını önemli derecede arttırırken, trigliserit ve çok düşük dansiteli lipoprotein seviyelerini (VLDL) azaltmıştır.
SONUÇ: Diğer yandan, IBA uygulaması albümin oranını arttırdı, ancak trigliserit, kolesterol,
total bilirubin ve direkt bilirubin seviyelerini azaltmıştır. Kinetin ise biyokimyasal parametreler üzerinde etkisiz bulunmuştur. Sonuç olarak, bu kimyasalların subkronik uygulamalarda etkili oldukları görülmüştür.

3. 
Genişlemiş Spektrumlu Beta-Laktamaz Tespitinde E-Test İle Çift Disk Sinerji Testinin Karşılaştırılması Ve Diskler Arası Uzaklığın Sonuca Etkisinin Araştırılması
Comparison Of E-Test And Double Disk Synergy Test Detection Of Extended-Spectrum Beta-Lactamase, And Investigation Of The Effect Of Distance Between Disks On The Results
Esragül Akıncı, Nihal Karabiber, Hasan Kılıç, Mehmet Karahan
Sayfalar 15 - 18
AMAÇ: Çift disk sinerji testi genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (ESBL) üreten suşların tespitinde laboratuvarlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, rutin antibiyogram testlerinde sefalosporinlere ve aztreonama dirençli bulunan 26 Klebsiella pneumoniae, yedi Enterobacter spp ve üç Escherichia coli suşunda E-test ile çift disk sinerji testinin ESBL tespitindeki performansı değerlendirilmiş ve diskler arası uzaklığın sonuca etkisi araştırılmıştır.
YÖNTEMLER: Çift disk sinerji testi, amoksisilin-klavulanat ile seftazidim, sefotaksim ve aztreonam diskleri arasındaki uzaklık 20 mm ve 30 mm olmak üzere iki şekilde yapılmıştır.
BULGULAR: E-test ve diskler arası uzaklık 20 mm’ye ayarlanmış çift disk sinerji testinde suşların tümünde ESBL pozitif bulunmuştur. Diskler arası uzaklık 30 mm’ye çıkarıldığında ise 36 suşun 28’inde ESBL tespit edilmiş, diğer iki yöntemle karşılaştırıldığında suşların % 22"sinde ESBL saptanamamıştır.
SONUÇ: Sonuç olarak, ESBL tespitinde diskler arası uzaklığın sonucu etkilediği, E-testin de ESBL tespitinde güvenilir bir yöntem olduğu görülmüştür.

4. 
Gıda Çalışanlarında Gıda Kaynaklı Hastalık Etkenlerinin Ve Taşıyıcılık Durumunun Değerlendirilmesi
Evaluation Of Foodborne Pathogens And Porter Situation On Foodhandlers
Nuran Delialioğlu, Gönül Aslan, Candan Öztürk, Ali Kaya, Gülden Ersöz
Sayfalar 19 - 22
AMAÇ: Gıda kaynaklı hastalıklar sıklıkla bakteri, virus, helmint ve funguslarla oluşmaktadır. Bu ajanların gıdalar yolu ile insana geçişi, insan veya hayvan dışkısı ile gıdaların direkt ve indirekt kontaminasyonu sonucu olmaktadır.
YÖNTEMLER: Gıdalara patojenler üretim, işlenme, dağıtım ve hazırlanma safhalarında girdiklerinden gıda işinde çalışanlar bu hastalıkların geçişinde önemli rol oynamaktadırlar.
BULGULAR: Çalışmamızda gıda işinde çalışanlarda gıda yolu ile geçebilecek çeşitli etkenler; barsak parazitleri, dışkıda salmonella ve shigella taşıyıcılığı ve hepatit A virusu antikoru araştırıldı. Barsak parazitleri %4.6 oranında pozitif bulundu ve dışkı kültüründe patojen bakteri üremedi.
SONUÇ: Anti-HAV total %84 oranında pozitif olarak bulundu. Gıda yolu ile geçebilecek hastalıkların önlenmesi için gıda işinde çalışanların bu konuda eğitilmeleri gerekmektedir.

5. 
Hastane Ortamındaki Lavabo Musluklarının Ve Sıvı-Sabun Rezervuarlarının Mikrobiyal Kirliliklerinin Araştırılması
Microbial Contamınatıon Of Faucets And Liquid-Soap Reservoirs In Hospital Environment
Zübeyde Cücen, Yurdagül Erdem, Şöhret Gamberzade, Z. Cibali Açıkgöz
Sayfalar 23 - 26
AMAÇ: Bu çalışma, hastane infeksiyon kontrol çalışmalarına yol göstermesi için, hastane infeksiyonlarına kaynaklık yapabileceği düşünülen lavabo muslukları ve sıvı sabun rezervuarlarının mikrobiyal kirliliklerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Bu amaçla, hastanemize bağlı dokuz yatak kapasiteli Çankaya Ek Binasında muayene ve doktor odaları, hemşire odası, laboratuvarlar, mutfak ve tuvaletlerindeki 44 musluk vanası ve 26 sıvı sabun rezervuarı incelenmiş olup toplam 70 sahadan, sabah ve akşam 08.00 ve 18.00 saatlerinde alınan örnekler % 5 koyun-kanlı agar ve EMB besiyerine ekilerek, 37°C ‘de bir gece inkübe edilmiştir.
BULGULAR: Yapılan incelemede musluk vanalarının sabah %75’inde, akşam %86’sında; sıvı sabun rezervuarlarının sabah %53’ünde, akşam %84’ünde bakteri ve/veya maya üremesi olmuştur. Sonuçlar istatistiki olarak χ2 ve McNemar testleriyle değerlendirilmiş, sabah ve akşam üremeleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş; bakteriyolojik kirliliğin akşama doğru giderek arttığı saptanmıştır (p<0.05).
SONUÇ: Üreyen mikroorganizmalar arasında normal deri florası üyeleri yanında S.aureus, P.aeruginosa, Klebsiella spp, E.coli ve Candida spp gibi potansiyel patojenlere de rastlanmıştır. Temizlik ve el yıkama prosedürünün yeniden gözden geçirilmesi, musluk vanası ve rezervuarların günde en az iki kez temizlenmesi için ilgili birimlere bilgi verilmiştir.

DERLEME
6. 
Üriner Sistem Taş Hastalığının Nedenleri
The Etiology Of Urolithiasis
Sevsen Kulaksızoğlu, Özgül Gözlükaya
Sayfalar 27 - 32
GİRİŞ
Uygarlığın en eski çağlarından beri idrar yolları taşlarının insanlar için önemli bir sağlık sorununu teşkil ettiği bilinmektedir. Yirmi yıl öncesine kadar üriner sistem taş hastalığının patofizyolojisini aydınlatma ve tedavisi konusundaki gelişmeler çok yavaştı. Oysa günümüzde üriner sistem taş hastalığının patofizyolojisi ve tedavisine yönelik önemli gelişmeler sağlanmıştır. Üriner sistem taş hastalığının nedeni %90 olguda ortaya konabilmekte; çeşitli tedavi programlarının uygulanmasıyla hastaların büyük kısmında taşın tekrar oluşması azaltılabilmekte veya önlenebilmektedir. Üriner sistem taş hastalığı tek bir nedenle değil, birden fazla, kompleks ve birbiri ile ilişkili birçok faktörün beraberce meydana getirdiği olaylar dizisidir (1). Üriner sistem taş hastalığı en çok 30 ile 60 yaşları arasında ve üç erkeğe karşılık bir kadında görülmektedir. Taş hastalığında böbreklerde nadiren kalıcı hasar görülür. Üriner sistem taşları idrar yollarında tıkanma ve enfeksiyon oluşturarak böbrek fonksiyonlarını azaltırlar. Üriner sistem taşları idrar yollarında tıkanma, dayanılmaz ağrıya ve kanamaya neden olursa cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir. İdrar yollarında tıkanma görülen hastaların %22’si cerrahi tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Ancak cerahidan sonra üriner sistem taş hastalığının tekrarlama oranı yüksek olduğu için profilaktik olarak ilaç tedavisine de ihtiyaç duyulmaktadır (2). Üriner sistem taş hastalığının oluşumu hastaların %90 ile %95’inde uygun metabolik çalışma ve ilaç tedavisi ile engellenebilmektedir.

LookUs & Online Makale
w