ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi - Turk Hij Den Biyol Derg: 67 (3)
Cilt: 67  Sayı: 3 - 2010
ARAŞTIRMA
1. 
Giardia duodenalis enfeksiyonlarının tedavisinde Nitazoksanid: seknidazol ile karşılaştırmalı bir tedavi.
Nitazoxanide for the treatment of Giardia duodenalis infection: a comparative trial with secnidazole.
Maria Elena González, Roberto Cañete Villafranca, Giselle Álvarez, Katia Brito
Sayfalar 113 - 119
AMAÇ: Amaç: Nitazoksanid (NTZ ), çeşitli intestinal protozoalar, helmintler ve anaerob bakterilere karşı etki gösteren geniş spekturumlu, Amerika Birleşik Devletleri’nde Cryptosporidium spp. ve Giardia duodenalis tedavisi için ruhsatlandırılmış 5-nitrotiazol türevi bir ilaçtır. Bu çalışmada, Giardiazis tedavisinde Nitazoksanid kullanımının güvenilirlik ve etkinlik yönünden seknidazol ( SNZ) ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: Bu randomize kontrollü açık-etiketli çalışma Küba Enstitüsü Gastroenteroloji kliniğinde, sadece Giardia duodenalis enfeksiyonu olan yetişkin hastalarda yürütülmüştür. 125 hasta rastgele olarak NTZ [3 gün, günde 2 kez 500 mg (n= 62)] ya da SNZ [ 2 g / Tek doz (n= 63)]. tedavisi uygulanmak üzere belirlenmiştir. Etkinlik değerlendirmesi parazitolojik cevaba göre yapılmıştır. Tedavinin tamamlanmasından sonraki 3., 5. ve 10. günlerde tüm hastalardan fekal örnek verilmesi istenmiştir. Hastalar tedavi sonrası alınan her üç feçes örneğinin hiçbirinde de direk ıslak mounts ve/veya Ritchie konsantrasyonu teknikleri uygulandıktan sonra Giardia trofozoitleri veya kistleri tespit edilememişse tedavi edilmiş olarak değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Tedavi oranı NTZ [95.2%- (59/62)] uygulanan grupta SNZ [93.7%- (59/63)] uygulanan gruba göre biraz daha yüksek olmakla beraber istatistiksel olarak anlamlı değildi (P>0.05). Acı tat alma sadece SNZ uygulanan grupta sarımsı renkte idrar çıkarma ile beraber görülürken döküntü oluşumu sadece NTZ tedavisi verilen grupta görülmüştür. Bulantı ve başağrısına SNZ tedavisi verilen grupta daha sık rastlanmıştır (P<0.05).
SONUÇ: Yetişkinlerde 3 günlük NTZ uygulaması giardiazis tedavisinde tek doz SNZ verilmesi kadar etkili bulunmuştur.

TÜM DERGİ
2. 
Basılmış Tüm Dergi
Full Printed Journal

Sayfalar 113 - 160
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA
3. 
Yabancı Uyruklu Lise Öğrencilerinde Fasciola hepatica Antikorlarının Araştırılması
Investigation of Fasciola hepatica Antibodies in Foreign Nationals in the High School Students
Berna Hamamcı, Ülfet Çetinkaya, Ozan Yaman, Muhittin Kaya, Süleyman Yazar
Sayfalar 121 - 126
AMAÇ: Bu çalışmada, 28 farklı ülkeden gelerek Kayseri'de lise öğrenimi gören 347 erkek öğrencide anti-Fasciola hepatica antikorlarının araştırılması amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER: Çalışmamızda, 28 farklı ülkeden gelip Kayseri’de bir lisede öğrenim gören, yaşları 15 ile 21 (yaş ortalaması: 17.52±1.36) arasında değişen, 347 erkek öğrenciden alınan serum örneklerinde IHA yöntemi ile anti-F. hepatica antikorları araştırılmıştır. Seropozitif kişilerden alınan dışkı örnekleri nativ-lugol yöntemi ile incelenerek parazitin yumurtası araştırılmıştır.
BULGULAR: Öğrencilerden 14 (%4.03)’ünde 1/320 dilüsyonda sero-pozitiflik belirlenmiş fakat hiçbirinin dışkı örneğinde F.hepatica yumurtalarına rastlanmamıştır.

SONUÇ: Önemli bir halk sağlığı sorunu olan fasciolosis Kayseri ilinde lise öğrenimi gören yabancı uyruklu örencilerde serolojik olarak saptanmıştır. Bu enfeksiyonun epidemiyolojisi göz önüne alınarak insanlara gerekli korunma ve kontrol yöntemleri anlatılmalıdır.

4. 
Kayseri'deki Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusundaki Bilgi Düzeyleri Ve Bunu Etkileyen Faktörler
The Evaluation of Knowledge and Influential Factors of Sexually Transmitted Diseases of Health Services Vocational College Students in Kayseri
Müge Oğuzkaya Artan, Zeynep Baykan
Sayfalar 127 - 133
AMAÇ: Bu araştırma Erciyes Üniversitesi Halil Bayraktar Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) konusundaki bilgi düzeylerini ve bunu etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Bu çalışma Kayseri Halil Bayraktar Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerine, 2007–2008 eğitim öğretim yılı güz dönemi içinde uygulanmış tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. I. ve II. sınıfa kayıt yaptıran toplam 551 öğrencinin tamamının çalışmaya alınması planlanmış ancak okula gelmeme veya anketi yarım bırakma ya da anketi uygulamak istememe gibi sebebler ile çalışmaya toplam 288 öğrenci katılmıştır. Öğrencilere 20’si CYBH konusunda bilgi düzeylerini ölçen sorular olmak üzere toplam 48 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Bilgi düzeylerini ölçen sorular 100 puan üzerinden değerlendirilmiştir. Öğrencilerden 50 ve daha fazla puan alan öğrenciler yeterli bilgi düzeyine sahip olarak kabul edilmiştir. Anketten sağlanan veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve istatistiksel analizleri yapılmıştır.
BULGULAR: Öğrencilerin 98’i erkek (% 34.0), 190’ı (% 66.0) kadındı. Evli olanların sayısı 21 (% 7.3)’di. Öğrencilerin % 65.3’ü sağlık meslek lisesi mezunuydu. Çalışmada incelenen öğrencilerin % 27.1 (78 kişi)’nin CYBH konusunda yeterli bilgiye (50 puan ve üstü), %72.9’unun ise yetersiz bilgiye (50 puan altı) sahip olduğu saptanmıştır. CYBH konusunda yeterli bilgiye sahip olmayı etkileyen faktörler: İkinci sınıfta okumak, parçalanmış aile bireyi olmak, sağlık meslek lisesinden mezun olmak şeklinde sıralanmıştır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi edinme ihtiyacı hissediyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan 285 öğrencinin % 67.4’ü “evet” demiştir. Bu öğrencilerin % 91.2’si konu ile ilgili düzenlenecek toplantılara katılacaklarını belirtmişlerdir. Öğrencilere CYBH denildiğinde ilk akıllarına gelen hastalıklar AIDS, bel soğukluğu ve hepatitler olmuştur. CYBH’den korunma yöntemleri sorusuna en sık verilen cevap % 59.6 ile kondom kullanımı olmuştur. Öğrenciler tek eşlilik ve ilişkiye girmemeyi diğer korunma yöntemleri olarak belirtmişlerdir.
SONUÇ: Öğrencilerin CYBH konusunda bilgiyi okuldan aldığı göz önünde tutularak bilgi düzeylerinin arttırılması için CYBH ve korunma yolları ile ilgili eğitimlerin düzenlenmesi konusunda önemli bir istek ve gereklilik olduğu anlaşılmaktadır.

THDBD-4315
5. 
Sigara filtresinde domuz kanı var mı?
Birsen Can Demirdöğen, Osman Aykut, Zekiye Bakkaloğlu
Sayfalar 135 - 137
Makale Özeti |Tam Metin PDF

DERLEME
6. 
Laboratuvarların bulaşıcı hastalık sürveyansında doğrudan rolü, farklı ülke örnekleri ve Türkiye için öneriler
The direct role of laboratories in the surveillance of communicable diseases, examples from different countries and suggestions for Turkey
Raika Durusoy
Sayfalar 139 - 151
Bulaşıcı hastalıkların birçoğunun tanısı artık mikrobiyolojik analizlerle doğrulandığı için birçok ülkede klinisyen bildirimlerinin yanı sıra laboratuvara dayalı sürveyans programları da yürütülmektedir. Bu derlemenin amacı, laboratuvarların sürveyansta doğrudan rolünü irdelemek, farklı ülkelerde laboratuvar sürveyansının nasıl uygulandığına dair örnekler sunmak ve bunlar ışığında ülkemizdeki durumu değerlendirmektir. Ülke örneği olarak birbirinden farklı kapsam ve yöntemler uygulayan İngiltere, Avustralya, Fransa ve İtalya seçilmiştir. Bu ülkelerin bir kısmında laboratuvarlar ulusal bildirimi zorunlu hastalıkların tümünü bildirirken bir kısmında belli hastalıkların sürveyansına katkıda bulunmaktadır. Bir kısmında sürveyans tüm laboratuarlardan yapılırken bir kısmında sentinel sürveyans uygulanmaktadır.
Ülkemizde laboratuvarların sürveyansa doğrudan katkısı D grubu etken bildirimleri olarak sınıflandırılan sadece dokuz etkenle (Shigella, Salmonella, EHEC, Campylobacter, Listeria monocytogenes, Entamoeba histolytica, Cryptosporidium sp, Giardia intestinalis and Chlamydia trachomatis) sınırlıdır. Bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıkların çoğunluğunu, klinisyen tarafından bildirilmesi beklenen A ve C grubu hastalıklar oluşturmaktadır. Oysa bazı araştırmalara göre A grubunda yer alan hastalıklarda klinisyenlerin olguları bildirme oranı çok düşüktür ve olguların çoğunun verisine laboratuvarlardan erişmek mümkündür. Dolayısıyla laboratuvarların A, B, C grubu hastalıkların sürveyansına da entegre edilmesi çok yararlı olacaktır.

7. 
Hayvan ve İnsan Isırıkları: Proflaksi ve Tedavi Yaklaşımı
Animal and Human Bites: Approach of Prophlaxy and Treatment
Ahmet Karakaş, Handan İlhan, Vedat Turhan
Sayfalar 153 - 160
İnsan ve hayvan kaynaklı ısırıklar hafif yaralanmalardan ciddi enfeksiyonlara kadar değişik komplikasyonlara neden olabilir. Enfeksiyonlar; ısıranın ağız veya ısırılanın cilt florasındaki patojenlerden kaynaklanabilir. Hayvan ısırıkları ile karşılaştırıldığında, insan ısırıklarında enfeksiyon gelişim riski daha yüksektir. Tüm ısırık yaralanmalarının çoğundan köpek (%85-90), kedi (%5-10), insan(%2-3) insan ve kemirgenler (%2-3) sorumludur. El bölgesi yaralanmaları, anatomik yapısı nedeniyle ciddi enfeksiyonların gelişimi açısından özel bir riske sahiptir. Diabetes mellitus, böbrek yetmezliği, uzun süre steroid kullanımı, uç yaşlar (çocuk ve yaşlılar), aspleni ve sitemik lupus eritematosus (SLE) gibi risk faktörlerinin varlığında enfeksiyon kolayca yayılabilir. Yaralanmalara yaklaşımda; lokal yara bakımı, prolfaksi ve gerektiğinde tedavi uygulanması düşünülecek hususlardır.

LookUs & Online Makale
w