TÜM DERGİ | |
1. | THDBD 2022-4 Cilt 79 Tüm Dergi TBHEB 2022-4 Vol 79 Full Printed Journal Utku ERCÖMERTdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.81226 Sayfalar 587 - 802 Makale Özeti | |
ARAŞTIRMA | |
2. | Atipik pnömonili hastalarda Legionella pneumophila ve diğer Legionella türlerinin araştırılması Investigation of Legionella pneumophila and other Legionella species in atypical pneumonia patients Kerim PARLAK, Ayşegül GÖZALAN, Sibel AYDOĞAN, Adem KOYUNCU, Hatice Canan HASANOĞLU, Selin NAR ÖTGÜN, Ziya Cibali AÇIKGÖZdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.45722 Sayfalar 588 - 597 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada atipik pnömoni tanısı alan 50 hastada kültür, üriner antijen testi ve moleküler yöntemler kullanarak Legionella türlerinin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Solunum yolu örneklerinden Legionella türlerinin izolasyonu için seçici olmayan BCYE-α (Oxoid, İngiltere) ve seçici BMPA (Oxoid, İngiltere) besiyerleri kullanılmıştır. İdrar örneklerinde L. pneumophila serogrup 1’e özgü bakteriyel antijenin varlığı Alere BinaxNOW Legionella Üriner Antijen Kart (Abbott, ABD) testi ile araştırılmıştır.Tüm solunum yolu örnekleri Duplicα RealTime Legionella pneumophila 23S rRNA spesifik bölgesini saptayan (Euroclone Diagnostica, İtalya) ticari kit ve iki laboratuvar yapımı PCR yöntemi ile test edilmiştir. Laboratuvar yapımı jel elektroforez PCR testinde Legionella spp. için 16S ribozomal RNA gen kısmi dizilerinden tasarlanan Leg primerleri ve L. pneumophila için Lmip (macrophage infectivity potentiator) genini hedefleyen primerler kullanılmıştır. Laboratuvar yapımı Real-time PCR testinde ise, 16S ribozomal RNA geni tarafından kodlanan Legionella spp. DNA bölgesini, L. pneumophila mip genini ve L. pneumophila serogrup 1’in lipopolisakkarit (lps) biyosentez genini hedefleyen primerler kullanılmıştır. BULGULAR: Solunum yolu örneklerinden yedisinde ticari Real-time PCR testi ile L. pneumophila 23S rRNA genine spesifik bölge saptanmıştır. Bu örneklerden beşi Laboratuvar yapımı jel elektroforez tabanlı PCR ve laboratuvar yapımı Real-time PCR testleri ile Legionella spp. olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, L. pneumophila serogrup 1 için üriner antijen testi tüm örneklerde negatif bulunmuştur. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak; üç farklı moleküler yöntemle saptanan PCR pozitiflikleri, atipik pnömoni hastalarında L. pneumophila serogroup 1 dışındaki Legionella türlerinin de araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Çalışmamız özellikle L. pneumophila serogroup 1’e spesifik üriner antijen test negatifliği saptanan ancak klinik olarak Legionella pnömonisi olduğu düşünülen hastalardan alınan klinik örneklerin PCR yöntemi ile de araştırılmasının önemli olduğunu göstermektedir. |
3. | COVID-19 serolojik tanısında iki SARS-CoV-2 lateral flow antikor kitinin değerlendirilmesi Evaluation of two SARS-CoV-2 lateral flow antibody kits for serological diagnosis of COVID-19 Derya ALTUN, Yasemin ÇOŞGUN, Hakan Farzin MEHMETZADE, Fatma Gülay KORUKLUOĞLUdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.34966 Sayfalar 598 - 605 GİRİŞ ve AMAÇ: Yeni SARS-CoV-2 virüsünün ortaya çıkışı, RT-PCR’ı tamamlayıcı olabilecek yeni serolojik testlerin geliştirilmesini teşvik etmiştir. Serolojik testler ayrıca hastalığı geçirmiş olan bireylerde antikor varlığının gösterilmesi, temaslı kişilerin taranması, sağlık çalışanlarının taranması, aşı yanıtlarının takibi, plazma verici kişilerin antikor düzeylerinin tespiti ve riskli gruplardaki bireylerde seroprevalansın belirlenmesi gibi amaçlarla kullanılabilmektedir. Bu amaçla ELISA, CLIA veya hızlı antikor tespit testleri gibi farklı yöntemler kullanılmaktadır. LFIA testleri 10 dakika gibi kısa sürede sonuçlanan, hızlı, uygulaması kolay, tecrübe gerektirmeyen ve ucuz testlerdir. Bununla birlikte, tanıda kullanılan mevcut serolojik testlerin klinik performanslarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, SARS-CoV-2 antikorlarının tespiti için iki immünolojik testin performansını değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya pozitif serum paneli olarak SARS-CoV-2 RT-PCR testi ile doğrulanan hastalardan alınan ve ELISA testi ile antikor pozitif saptanan 101 serum örneği dahil edilmiştir. Negatif serum paneli olarak da SARS-CoV-2 dışındaki diğer virüslere karşı antikor saptanmış 11 serum örneği ve 2019 yılına ait sağlıklı donörlerden alınmış 19 serum örneği olmak üzere 30 serum örneği belirlenmiştir. Serum örnekleri ilk olarak SARS-CoV-2 Ab ELISA, (Wantai, China) kiti ile test edildi ve daha sonra SureScreen COVID-19 IgG/IgM Rapid Test Cassette ve YHLO Gline 2019 nCov IgG/IgM kitleri ile eş zamanlı test edildi. BULGULAR: SureScreen ve YHLO Gline kitleri, IgG ve/veya IgM’yi saptamak için sırasıyla %86,1 ve %75,3’lük bir genel duyarlılık gösterdi. Spesifite ise her iki hızlı antikor testinde de %100,0 olarak hesaplandı. İki hızlı antikor testinin IgG için kappa değeri 0.816 iken IgM için 0.695 idi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız, SureScreen ve Gline’in hızlı antikor tespiti için hasta başı testleri olarak kullanım için güvenilir kitler olduğunu göstermektedir. Cohen’in kappa istatistiğine göre, SureScreen IgG ve YHLO Gline IgG arasında %91 (ϰ=0.816) uyum, “Neredeyse Mükemmel” ve SureScreen IgM ile YHLO Gline IgM arasında %85 (ϰ=0.695) uyum, “Önemli” olarak bulundu. Bu sonuçlar bu çalışmada kullanılan LFIA’ların performansı arasında iyi bir korelasyon olduğunu gösterdi. Toplam antikor uygunluğu %92 (ϰ=0.822), “Neredeyse Mükemmel” olarak belirlendi. IgM testleri arasındaki uyum, IgG testleri arasındakinden daha düşüktü. |
4. | Yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen mikroorganizma dağılımı ve antibiyotik duyarlılıkları: iki yıllık değerlendirme Distribution and antibiotic susceptibility of microorganisms isolated from blood cultures of patients hospitalized in intensive care units: a two-year evaluation Tuğçe ŞİMŞEK BOZOK, Taylan BOZOKdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.26937 Sayfalar 606 - 615 GİRİŞ ve AMAÇ: Bakteriyemilerde etken mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıkları merkezlere ve yıllara göre değişiklik göstermektedir. Ampirik tedaviye yol gösterici olması için ortaya çıkan bu değişikliklerin belirlenmesi gerekir. Bu çalışmada, yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen mikroorganizmaların genel dağılımı ve antibiyotik duyarlılıklarının araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Mart 2019-Mart 2021 tarihleri arasında Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım ünitelerinden mikrobiyoloji laboratuvarına gelen kan kültürlerinden izole edilen mikroorganizmalar ve antibiyotiklere duyarlılık oranları retrospektif olarak değerlendirildi. Kan örnekleri BD BACTEC FX (Becton Dickinson, ABD) otomatize kan kültürü sisteminde çalışılmıştır ve izole edilen bakteri ve mantar suşlarının tanımlanması ve antibiyotik duyarlılık testleri Vitek 2 compact (BioMérieux, Fransa) otomatize sistemi ile yapılmıştır. BULGULAR: Toplam 9607 kan kültürü şişesinin 995’inde pozitiflik tespit edildi. İzole edilen mikroorganizmalar arasında Gram pozitif bakteriler %71,7 (713/995), Gram negatif bakteriler %27,2 (271/995), mayalar %1,1 (11/995) oranında bulundu. Tüm mikroorganizmalar arasında en sık koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) %58,9 (586/995), Acinetobacter baumannii %10,0 (100/995), Klebsiella pneumoniae %7,6 (76/995), Enterococcus faecium %4,1 (41/995), Escherichia coli %3,8 (38/995) oranında bulundu. Gram pozitif bakterilerden en sık KNS %82,4 (586/711) oranında, Gram negatif bakterilerden en sık A. baumannii %36,9 (100/271) oranında tespit edildi. Metisilin direnci KNS’de %89,8, S. aureus’da %57,1 oranında bulundu. KNS, S. aureus ve Enterococcus spp.’de vankomisin direnci sırasıyla %4,4, %3,6 ve %16,0 oranında tespit edildi. ESBL pozitifliği E. coli’de %68,4, K. pneumoniae’de %87,0’dı. E. coli’de en etkili antibiyotikler meropenem (%100), kolistin (%100), amikasin (%100), tigesiklin (%94,7) iken, K. pneumoniae’da en etkili antibiyotikler gentamisin (%53,2), amikasin (%51,9), tigesiklin (%48,1) ve kolistin (%46,8) olarak tespit edildi. Pseudomonas aeruginosa’ya en etkili antibiyotikler kolistin (%100) ve amikasin (%69,0) olurken, A. baumannii’de en etkili antibiyotikler tigesiklin (%100) ve kolistin (%96) olarak tespit edildi. Maya mantarlarından Candida parapsilosis %63,6 (7/11), Candida albicans %27,3 (3/11) oranında bulundu. Candida türlerinde flukonazole direnç tespit edilmedi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Hastanemiz yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların kan kültürlerinden metisiline dirençli stafilokok ve enterokokların, çoklu antibiyotik direnci gösteren A. baumannii, P. aeruginosa, E. coli ve K. pneumoniae suşlarının izole edilmesi; enfeksiyon kontrol programlarının ve akılcı antibiyotik kullanım politikalarının daha etkin uygulanması gerektiğini göstermiştir. |
5. | Dermanyssus gallinae mücadelesinde silika bazlı akarisitlerin in vitro etkinliği ve saha koşullarında etkililiği In vitro efficacy and field effectiveness of silica-based acaricide against Dermanyssus gallinae Nafiye KOÇ, Serpil NALBANTOĞLUdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.43799 Sayfalar 616 - 621 GİRİŞ ve AMAÇ: Kırmızı kanatlı akarı (KKA), Dermanyssus gallinae (D. gallinae), kanatlı sektörünün en önemli ve yaygın görülen ektoparazitlerinden biridir. Mücadelesinde kullanılan çok sayıda akarisit olmasına rağmen gelişen direnç ve kimyasalların kullanımını yasaklayan mevzuat nedeniyle KKA enfestasyonu tüm dünyada sıklıkla bildirilmeye devam etmektedir. Bu nedenle insan ve hayvan sağlığını tehdit etmeyen yeni ve güvenli kontrol metotlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada, in vitro koşullarda doğal silika bazlı akarisitlerin etkinliğini ve ticari yumurta tavuğu kümeslerinde lokal olarak uygulanan sentetik piretroidler ile kombinasyonunun etkinliğini belirlemek amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Dermanyssus gallinae popülasyonları, kafesli, ticari yumurta tavuğu kümeslerinden toplanmış ve canlı olarak laboratuvara getirilmiştir. Laboratuvar denemeleri sıvı formülasyon haline getirilen silikon dioksit ile gerçekleştirilmiştir. LT50 değerleri PoloPlus-PC programı kullanılarak probit analizi ile belirlenmiştir. Saha uygulaması, doğal olarak KKA enfestasyonu bulunan iki ticari kümeste silikon dioksit ve alfa-sipermetrin kombinasyonu kullanılarak yürütülmüştür. Uygulama sonrası belirli günlerde kurulan PVC tuzaklar ile akarlar toplanmıştır. Bireysel olarak paketlenip laboratuvara getirilen tuzaklar stereo mikroskop altında incelenmiş ve içerisinde bulunan akarların sayımları yapılarak uygulamanın etkinliği takip edilmiştir. BULGULAR: Laboratuvar koşullarında 320 mg/petri konsantrasyonunda kullanılan silikon dioksit, D. gallinae üzerinde %100 ölüm oranı oluşturmuş ve ortalama LT50 değeri 26.42 ± 0.57 s olarak hesaplanmıştır. Saha koşullarında ise silikon dioksit ve alfa-sipermetrin kombinasyonunun KKA sayısını azaltmada oldukça etkin olduğu ve etkisinin uygulamayı takiben dört ay sürdüğü tespit edilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Laboratuvar koşullarında uygulanan doğal silikon dioksit ve kümeslerde lokal olarak uygulanan piretroid ile kombinasyonlarının, D. gallinae’yi kontrol etmek için etkili bir seçenek olabileceği görülmüştür. |
6. | Tüberküloz tanısında LED floresan mikroskopi performansının değerlendirilmesi Evaluation of the performance of LED fluorescent microscopy in diagnosis of tuberculosis Gizem ERDAL, Süheyla SÜRÜCÜOĞLU, Nuri ÖZKÜTÜKdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.46244 Sayfalar 622 - 631 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı akciğer tüberkülozu kuşkusu olan hastaların solunum yolu örneklerinin mikroskobik incelemesinde LED floresan mikroskopi (LED FM) ile Ehrlich Ziehl Neelsen (EZN) boyama yöntemini karşılaştırmak ve LED FM’nin performansını araştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmada Şubat 2018-Aralık 2019 döneminde akciğer tüberkülozu ön tanılı hastalardan alınan solunum yolu örnekleri incelenmiştir. NALC-NaOH yöntemi ile işlenen örneklerden iki adet yayma preparat hazırlanmış ve preparatlar iki okuyucu tarafından kör olarak hem EZN hem de LED FM ile incelenmiştir. Performans değerlendirmesinde kültür sonuçları referans alınmıştır. BULGULAR: Araştırmada 1499 solunum yolu örneği değerlendirilmiştir. Örneklerin 134’ünün (%8.9) kültüründe mikobakteri üremiştir. LED FM’nin duyarlılığı %64.2 (%95 güven aralığında %61.8-%64.4), özgüllüğü %96 (%95 güven aralığında %95,7-%96.3), pozitif prediktif değeri %61.4 ve negatif prediktif değeri %96.5 bulunmuştur. EZN yönteminin duyarlılığı ise %51.5 (%95 güven aralığında %49-%54), özgüllüğü %99.9 (%95 güven aralığında %99.7-%99.9), pozitif prediktif değeri %97.2 ve negatif prediktif değeri %95.4’tür. Ancak LED FM’de yayma şüpheli, kültür negatif (54/1365) sonuçlar EZN’den (0/1365) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p=0.00). Bunun nedeninin okuyucuların deneyim eksikliğine bağlı olduğu düşünülmüştür. LED FM inceleme süresi %69 zaman tasarrufu sağlanmıştır. Okuyucular arasındaki uyum iyi derecede bulunmuş (Kappa değeri 0.71) ve okuyuculara uygulanan değerlendirme formu sonucu rutin incelemede LED FM tercih edilebileceği belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: LED FM’nin duyarlılığı EZN’den %12.7 daha yüksek bulunmuştur. Ancak yanlış pozitif sonuç oranının yüksek olması nedeni ile LED FM’nin okuyuculara gerekli eğitim verildikten sonra kullanıma girmesi gereklidir. LED FM’nin ülkemizde büyük ölçekli laboratuvarlarda kullanılmasının maliyet etkin olacağı düşünülmüştür. |
7. | Ovariektomize sıçanlarda rosmarinik asidin etkilerinin değerlendirilmesi: ürethan indüklü kortikal osilasyonlar Evaluate the effects of rosmarinic acid in ovariectomized rats: urethane-induced cortical oscillations Deniz KANTAR, Alev Duygu ACUN, Hakan ERdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.68815 Sayfalar 632 - 645 GİRİŞ ve AMAÇ: Azalan uyku kalitesi en yaygın gözlenen menopoz semptomlarından biridir. Uyku kaybının hafıza bozukluğuna katkıda bulunduğu iyi bilinmektedir. Menopoz sonrası dönemde gözlenen uyku ve bilişsel bozukluk kolinerjik ileti bozukluğuyla ilişkili olabilir. Bu çalışmada, ovariektomi yapılmış sıçanlarda rosmarinik asidin (RA) üretan anestezisinde beyin aktivitesi, uzaysal hafıza ve kolinerjik belirteçler üzerindeki koruyucu etkisini inceledik. YÖNTEM ve GEREÇLER: Wistar albino sıçanlar rastgele olarak sham (SH); RA uygulanan (RA); Ovariektomi yapılmış (OVX); Ovariektomi yapılan ve RA uygulanan (OVXRA) şeklinde dört gruba ayrıldı. RA (50 mg/kg, günlük) ovariektomi sonrası dört hafta süreyle gavaj yoluyla uygulandı. Dört haftalık sürenin ardından uzaysal hafızanın test edilmesi için obje uzaysal hafızası (OLM) testi gerçekleştirildi. Davranış testlerinden sonra, ovariektomi ile ilişkili uyku değişikliklerini değerlendirmek için uyku beyin aktivitesi modeli olarak üretan indüklü spontan beyin aktivitesi kaydedildi. Deney süresi sonunda biyokimyasal yöntemler kullanılarak asetilkolin (ACh) düzeyi ve asetilkolinesteraz (AChE) aktivitesi ölçüldü. BULGULAR: OVX sıçanlarda, artan yavaş dalga delta ve REM delta, teta, beta gücü gözlendi. Buna ek olarak, OVX sıçanlarında yavaş dalga delta ve REM delta, teta, beta salınımlarının genlikleri arttığı izlendi. Bozulmuş OLM’ye paralel olarak, OVX sıçanlarında azalmış ACh seviyesi ve artmış AChE aktivitesi tespit edildi. Dört haftalık RA tedavisi, OVX grubuna kıyasla OVXRA grubunda osilasyonlarda gözlenen güç ve genlik değişikliklerini önemli ölçüde iyileştirdi. OLM indeksinin OVXRA grubunda OVX grubuna göre arttığı görüldü. OVXRA grubunda OVX grubuna göre AChE aktivitesinde azalış ve ACh seviyesinde artış gözlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak bu çalışma, RA’nın kolinerjik sistemi iyileştirerek ovariektominin neden olduğu üretan anestezisi indüklü osilasyon değişikliklerine ve hafıza bozulmasına karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir. |
8. | COVID-19 pandemisinin Mersin ilindeki tüberküloz kontrolüne etkisi Impact of the COVID-19 pandemic on tuberculosis control in Mersin province Gönül ASLAN, Harun GÜLBUDAK, Nuran DELİALİOĞLU, Hamide KAYA, Asena Ayça ÖZDEMİRdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.88965 Sayfalar 646 - 655 GİRİŞ ve AMAÇ: Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs hastalığı (COVID-19) salgını ile mücadele edebilmek için neredeyse sağlık sisteminin tüm kaynakları pandemiye ayrılmıştır. Ayrıca izolasyon, karantina ve kısıtlı hareketlilik gibi pandemi sürecinde uygulanan tedbirler ülkemizde ve dünyada tüberküloz (TB) kontrol programlarını olumsuz etkilemiştir. Bu çalışmada COVID-19 pandemisinin Mersin ilindeki TB hastaları ve TB kontrol programı üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 1 Ocak 2019-31 Aralık 2020 tarihleri arasında Mersin Üniversitesi Hastanesinin çeşitli kliniklerinden ve Mersin ilindeki verem savaş dispanser (VSD)’lerinden TB ön tanısıyla laboratuvarımıza gelen 3731 hastanın 6328 örneği dahil edildi. Çalışmada 2020 yılı pandemi döneminde örnek sayılarının ne kadar azaldığı, TB tanısı alan hasta sayıları, hastaların yaş dağılımındaki değişim ve TB hastalarının tedavi takibinde gelen kontrol örnek sayıları incelendi. BULGULAR: Çalışmada 2020 yılı pandemi döneminde hasta sayısında %42,2 (n=999) azalma görülürken örnek sayısında %45,4 (n=1860) oranında azalma tespit edilmiştir. Aylara göre hasta sayısındaki en fazla azalma ülkemizde pandeminin başladığı ve kısıtlamaların yoğun olarak uygulandığı Mart, Nisan ve Mayıs ayında (sırasıyla %44,2, %67,2 ve %69,8 oranında) saptanmıştır. Pandemi döneminde TB pozitif hasta sayısında %28,2 azalma görülmüştür. Çalışmada 2019 ve 2020 yılları arasında hastaların cinsiyet dağılımları açısından bir fark saptanmamıştır (p=0,620). TB pozitif hastaların yaş ortalaması 2019 yılında 53,5±16,2 iken 2020 yılında 40,3±19,6’ya düşmüş ve yaş ortalamasındaki azalma anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Yaş grupları karşılaştırıldığında; 2019 yılında 65 yaş üstü hastaların oranı daha fazlayken 2020 yılında 18 yaş altındaki hastaların oranı daha fazla bulunmuştur (p=0,003). Çalışmada, 2019 yılında TB hastalarının %73,0’ünden, 2020 yılında ise %52,9’undan tedavi takibi sırasında kontrol örneği geldiği tespit edilmiştir. Pandemi döneminde TB pozitif hastalardan kontrol örneği gelen hasta sayısındaki azalma anlamlı bulunmuştur (p=0,021). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmada elde ettiğimiz bulgular pandemi döneminde uygulanan kısıtlamaların TB tanı ve takibini olumsuz etkilediğini ortaya koymuştur. Ayrıca TB hastalarının yaş ortalamasının azalarak genç yaşa doğru kayma eğilimi göstermesi ve 18 yaş altında pozitif hasta sayısının artması, bu dönemde aile içi bulaşın arttığını düşündürmüştür. Ancak pandeminin TB kontrol programına etkisini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyabilmek için daha geniş ölçekli ve uzun periyotlu çalışmalara ihtiyaç vardır. |
9. | Ticari broiler ve yumurtacı tavuklarda ELISA ile Mycoplasma synoviae seropozitifliği Seropositivity of Mycoplasma synoviae by ELISA in commercial broiler and layer chickens Gülşen GONCAGÜL, Elçin GÜNAYDIN, Özlem KARDOĞAN, Yavuz ÇOKALdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.20846 Sayfalar 656 - 665 GİRİŞ ve AMAÇ: Mycoplasma synoviae (M. synoviae), dünya genelinde kanatlı endüstrisinde önemli ekonomik kayıplara neden olan, mikoplazma türleri içerisinde klinik açıdan en önemli olan ikinci türdür. Bu çalışmanın amacı, ticari broiler ve ticari yumurtacı sürülerde M. synoviae’ya karşı oluşan antikorların varlığını indirek ELISA ile araştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: İç Anadolu Bölgesi’nde aşısız ticari broiler (n=380) ve ticari yumurtacı (n=577) sürülerden tesadüfi örnekleme yoluyla aseptik koşullarda vena subcutanae ulnaristen toplam 957 kan örneği toplandı ve serumları ayrıldı. Serum örneklerinde anti-M. synoviae antikorları ticari indirekt ELISA kiti ile belirlendi. BULGULAR: Yirmibir ticari broiler sürüsünden alınan 380 ve 33 ticari yumurtacı sürüsünden alınan 577 kan serumu örneğinde sırasıyla seropozitiflik oranı %40,76 (n=155) ve %54,59 (n=315) olarak saptandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: İç Anadolu Bölgesi’nde kanatlı yetiştiriciliğinde özellikle ticari yumurtacı sürülerde, broilerlere göre M. synoviae, enfeksiyonunun daha yaygın olduğu belirlendi. Her iki yetiştirme tipinde M. synoviae kaynaklı ekonomik kayıp risklerinin oluşmaması için kanatlı damızlık sürülerin biyogüvenlik önemlerinin arttırılması, özellikle damızlık sürülerde izleme çalışmaları ile düzenli takiplerin yapılması ve enfeksiyon varlığı saptanmış sürülerde en kısa sürede tedavi uygulamasının önem arzettiği kanaatindeyiz. |
10. | Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran hastalarda HBsAg, Anti-HBs, Anti-HCV ve Anti-HIV seropozitifliği Seropositivity of HBsAg, Anti-HBs, Anti-HCV and Anti-HIV in patients admitted to Siirt Training and Research Hospital Osman ÖZÜDOĞRU, Ömer ACERdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.89804 Sayfalar 666 - 673 GİRİŞ ve AMAÇ: Hepatit B ve C dahil viral hepatit enfeksiyonları ve HIV, dünya çapında önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu çalışmada 2019 ile 2021 tarihleri arasında hastanemize başvuran hastalarda HBsAg, Anti-HBs, Anti-HCV ve Anti-HIV seropozitifliğinin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada 2019 ile 2021 tarihleri arasında hastanemize başvuran hastalarda HBsAg, Anti-HBs total, Anti-HCV ve anti-HIV frekansı retrospektif olarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: Toplam 52420 hastada HBsAg pozitifliği %3,3 olarak belirlendi. Erkeklerde HBsAg pozitiflik oranı %4,2 (%95GA: 3,9-4,3), kadılarda ie %2,67 (%95GA: 2,56-2,78) olarak bulundu. HBsAg pozitifliği ile cinsiyet ve yaş arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,001). Hastaların %54,9’unun (%95GA: 44,6-45,6) Anti-HBs düzeyi bağışıklık için yeterli bulundu (Anti-HBs > 10 mIU/ml). Erkeklerde bu oran %61,04 (%95GA: 60,5-61,5) iken kadınlarda %50,37 (%95GA: 50-50,7) olarak bulunmuştur. Anti-HBs pozitifliği ile cinsiyet ve yaş arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,001). Genel Anti-HCV pozitifliği %0,1 (%95GA: 0,09-1,01) olarak bulundu. Anti-HCV pozitifliği için yaş grupları arasında anlamlı ilişki varken (p<0,001), cinsiyete göre ilişki anlamlı değildi (p: 0,934). Anti HIV pozitifliği ile yaş (p: 0,307) ve cinsiyet (p: 0,999) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Anti-HIV pozitifliği ‰0,24 (%95GA: 0,01-1,05) olarak tespit edildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak viral hepatit dünya çapında ve şehrimiz için önemli bir sağlık sorunudur. Aşılama, enfeksiyon kontrol programları ve halk eğitimi yeni enfeksiyon riskini azaltabilir. İlimizde anti-HIV pozitifliği çok düşük bulundu. |
11. | e-Sağlık okuryazarlığı ölçeği: 45 yaş üstü yetişkinlerde Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması e-Health literacy scale: Turkish validity and reliability study for adults over 45 Ersin USKUN, Edanur DOĞAN, Özgür ÖNAL, Ahmet Nesimi KİŞİOĞLUdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.75608 Sayfalar 674 - 689 GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde sağlık bilgilerinin elektronik ortamlarda giderek artan paylaşımı, bireylerin sağlıkla ilgili bilgiye ulaşma ve karar alma süreçlerini, e-sağlık okuryazarlığı düzeyine göre değişen oranda etkiler hale gelmiştir. Bu çalışma, Norman ve Skinner’in “e-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği”nin (e-Health Literacy) Türkçeye uyarlanması ve geçerlik ve güvenirliğinin değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Metodolojik tipteki bu çalışmada, ölçeğin dilsel eşdeğerlik çalışması ve kapsam geçerliği değerlendirilerek elde edilen Türkçe son hali 45 yaş üstü 400 kişiye uygulandı. Veriler SPSS (22.0) ile analiz edilmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi AMOS (24.0) programı kullanılarak yapılmıştır. Kapsam geçerliği Davis tekniği kullanılarak ve Kapsam Geçerliği İndeksleri belirlenerek değerlendirilmiştir. Ölçeğin Türkçe versiyonunun psikometrik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır. Uzman görüşlerinin uyumu Kendall’ın Uyum Testi ile test edilmiştir. Yapı geçerliğini değerlendirmek için faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizine uygunluğun değerlendirilmesinde Kaiser-Meyer-Olkin testi (KMO) ve Bartlett Küresellik Testi kullanılmıştır. Açımlayıcı faktör analizi ile belirlenen modeller, doğrulayıcı faktör analizi ile incelenerek ve model uyum indeksleri kullanılarak son model oluşturulmuştur. En düşük ve en yüksek puan alan gruplar arası fark bağımsız gruplarda t testi kullanılarak analiz edilmiştir. Ölçüt geçerliğinin değerlendirilmesi amacıyla Yaşlılarda Teknoloji Kullanımı Ölçeği ile olan korelasyon Pearson korelasyon testi kullanılarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: Analizlerde ölçeğin orijinalinde olduğu gibi, sekiz maddeden oluşan tek faktörlü yapı gösterdiği, maddelerin toplam varyansın %84,15’ini sağladığı tespit edilmiştir. Ölçeğin iç tutarlılık analizinde Cronbach alfa değerinin 0,97 olduğu ve yüksek bir güvenirliğe sahip olduğu belirlenmiştir. Ölçüt geçerliği değerlendirmesinde, uyarlanan ölçeğin Yaşlıların Teknolojiye Yönelik Tutum Ölçeği ile orta düzeyde bir korelasyon gösterdiği görülmüştür (r=0,497; p<0,001). Ölçeğin her maddesi için en düşük ve en yüksek puan alan gruplar arasında anlamlı fark olduğu (tüm karşılaştırmalar için p<0,001), bu nedenle ölçek maddelerinin ölçmek istenen özelliği ayırt edici ve geçerli olduğu tespit edilmiştir. Ölçekte taban ve tavan etkisinin olmadığı görülmüştür. TARTIŞMA ve SONUÇ: e-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği Türkçe versiyonu, 45 yaş üstü yetişkinlerde, e-sağlık okuryazarlığı düzeylerini belirlemek amacıyla geçerli ve güvenilir biçimde kullanılabilir. |
12. | Mircave ve Reg-e Malek (İran) kentlerinde kutanöz leishmaniasis türlerinin Nested-PCR ile kinetoplast DNA geni kullanılarak yapılan moleküler tanımlanması Nested-PCR Assay for molecular identification of cutaneous leishmaniasis species using kinetoplast DNA gene in Mirjaveh and Reg-e Malek provinces (IRAN) Hadi MİRAHMADİ, Hadi MİRAHMADİ, Farzaneh GORGANİ, Maliheh METANAT, Soudabeh ETEMADİ, Seyed Mehdi TABAATABAEİ, Mohammad Kazem MOMENİ, Soudabeh ETEMADİdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.06887 Sayfalar 690 - 701 GİRİŞ ve AMAÇ: Özellikle İran’da küresel bir sağlık sorunu olarak kütanöz leishmaniasis, Sistan ve Belucistan eyaletindeki başlıca sağlık sorunlarından biridir ve bu yoksun eyaletin sosyoekonomik büyümesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Çalışmamızın amacı, İran’ın Sistan ve Belucistan bölgesinin küçük bir bölümünde (Mircave ve Reg-e Malek), kinetoplast DNA (kDNA) geni kullanılarak kütanöz leishmaniasis türlerinin moleküler tanımlanmasıdır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu tanımlayıcı kesitsel çalışma, kutanöz leishmaniasisden şüphelenilen hastalarda yapılmıştır. Aktif ülseri olan hastaların kütanöz leishmaniasis şüphesi olanlarından deri lezyonları ve ülser örnekleri toplandı ve toplanan örneklere parazitolojik (direkt yayma ve Giemsa Boyama Metodu) ve moleküler yöntemlerle tanı konuldu. Leishmania cinsini ve türlerini belirlemek için doğrudan yaymalardan izole edilen kinetoplast DNA’larına spesifik Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) yöntemi uygulandı. Son olarak elde edilen bilgiler SPSS yazılımında analiz edildi. BULGULAR: Kütanöz leishmaniasis şüphesi olan 76 hastanın 43 (%57.9)’ünün mikroskobik test sonuçları pozitifti. B50 hastada (%65,8) PCR ile Leishmania kDNA fragmanı belirlendi. Yanı sıra 44 örneğe Leishmania major, altı örneğe ise türe özgü primerler kullanılarak Leishmania tropica tanısı konuldu. Mirjaveh ve Reg-e Malek’teki örneklerde moleküler yöntem ile parazitoloji yönteminin sonuçları arasındaki uyum (Kappa=0,8) zorlayıcı bir uyumdu. Mirjaveh ve Reg-e Malek şehirlerindeki kutanöz leishmaniasis örneklerinde elde edilen parazitolojik sonuçlar ile moleküler sonuçları arasında anlamlı bir fark vardı (Pv≤0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Yaptığımız araştırmaya göre, İran’da Sistan’ın Mirjaveh şehrinde ve Belucistan eyaletinde Leishmania major’un neden olduğu kütanöz leishmaniasis prevalansı yüksekti. Bulgularımız ayrıca negatif sonuçlar ve tür tanımlaması için hastaların klinik örneklerinde doğrudan moleküler testler (doğrudan yaymalar dahil) yapılmasının gerekliliğini doğruladı. |
13. | Prenatal ve emzirme döneminde maruz kalınan tiamin eksikliğinin yetişkinlikte davranış, öğrenme ve hafızaya etkileri Effects of thiamine deficiency exposed during prenatal and lactation on behaviour, learning and memory in adulthood Betül DANIŞMAN, Güven AKÇAY, Deniz KANTAR GÖKdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.22120 Sayfalar 702 - 713 GİRİŞ ve AMAÇ: Tiamin (B1 vitamini), özellikle mitokondride yer alan birçok enzim için kofaktör görevi gören temel bir besindir. Tiamine bağlı bazı enzimler, enerji metabolizmasına ve nükleik asitlerin biyosentezine katılırken bazıları antioksidan mekanizmanın bir parçası olarak görev yapar. Beyin, mitokondriyal ATP üretimine yüksek oranda bağımlı olduğu için tiamin eksikliğine (TE) karşı oldukça savunmasızdır. Hızlı büyümenin gerçekleştiği prenatal ve çocukluk dönemlerinde bu etki daha belirgindir. Bu çalışmada prenatal ve emzirme döneminde TE oluşturulan sıçanların yetişkinlik dönemindeki davranış değişiklikleri incelenmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada sıçanlar anneleri normal diyetle beslenen grup (NN) ve anneleri doğum öncesi ve emzirme süresince tiamin eksik diyetle beslenen grup (TN) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Yetişkinlik döneminde sıçanlara Açık Alan testi, Yükseltilmiş Artı Labirent testi ve Yeni Obje Tanıma testleri uygulanmıştır. BULGULAR: Tiamin eksikliği oluşturulan TN grubunda açık alan testinde girilen kare sayısının ve dış kadranda geçirilen süre oranının arttığı görülmüştür. Ayrıca TN grubunda yükseltilmiş artı labirent testinde açık kolda geçirilen süre oranı düşmüştür. Yeni obje tanıma testinde ise ayrım indeksinin TN grubunda azaldığı tespit edilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda prenatal ve emzirme dönemlerindeki TE maruziyetinin uzun dönemde etkilerinin devam edebileceği ve ileriki yaşlarda davranış, öğrenme ve hafıza bozukluklarına sebep olabileceği görülmüştür. |
14. | TSH, Ferritin ve Vitamin B12 testlerinin Beckman Dxi 800 cihazında kesinlik ve doğruluk verifikasyonu Precision and trueness verification of TSH, Ferritin and Vitamin B12 on Beckman Dxi 800 Gökçe Filiz ATIKELER, Nergiz ZORBOZANdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.69397 Sayfalar 714 - 719 GİRİŞ ve AMAÇ: Tıbbi laboratuvarlarda, hastaya sonuç verilmeden önce üretici firma tarafından yapılmış olan kesinlik (presizyon) ve gerçeklik (trueness) çalışmalarının doğrulanması önemlidir. Bu çalışmanın amacı, hormon testlerinden TSH, Vitamin B12 ve Ferritin testlerinin CLSI EP15 A2 kılavuzuna göre verifikasyonunu değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada TSH, vitamin B12, ferritin testleri için verifikasyon çalışmaları CLSI EP15 A2 kılavuzuna göre yapıldı. Kesinlik (presizyon) çalışmasında PreciControl kalite kontrol materyali kullanıldı. Gerçeklik çalışmasında ise hasta örnekleri iki farklı otoanalizörde (Beckman DXI800 ve Advia Centaur) çalışılarak hesaplamalar yapıldı. İstatistiksel değerlendirmeler için Microsoft Excel programı kullanıldı. BULGULAR: Kesinlik verifikasyon çalışmasında TSH, Ferritin ve Vitamin B12 testleri için hesaplanan değerler verifikasyon değerlerinin altındaydı. Doğruluk çalışmasında ise TSH ve Vitamin B12 testlerinin hesaplanan bias değerleri verifikasyon limitleri içerisinde iken, Ferritin testinin ise hesaplanan bias değerlerinin verifikasyon limitlerinin dışında olduğu gözlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda Vitamin B12 ve TSH ölçüm metot performansları kabul edilebilir limitler içerisindedir, ferritin kesinlik çalışması kabul edilebilir limitlerde olmasıyla birlikte doğruluk çalışmasında negatif bias gözlenmiştir. |
15. | Apilarnil LPS ile indüklenen endotoksemik kalbi korur Apilarnil protects the LPS induced endotoxemic heart Aslı OKAN, Emin KAYMAK, Arda Kaan ÜNER, Sibel SİLİCİ, Züleyha DOĞANYİĞİTdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.78200 Sayfalar 720 - 729 GİRİŞ ve AMAÇ: Endotoksemi, hastanede yatan hastalarda mortaliteye neden olan faktörlerin başında gelen hipotansiyon, zayıf doku perfüzyonu ve çoklu organ yetmezliği ile karakterize ciddi bir komplikasyondur. Apilarnil (drone arı kuluçkası), biyolojik olarak aktif özelliklere sahip bir bal arısı ürünüdür. Apilarnil %25- 35 kuru madde, %9 - 12 protein, %6 - 10 karbonhidrat, 5 - 8 lipid, %3 kül ve diğer tanımlanamayan maddeler içerir. Ek olarak, kimyasal bileşimi vitaminleri (A vitamini, beta karoten, B1, B6, PP ve kolin), mineralleri (kalsiyum, fosfor, sodyum, çinko, manganez, demir, bakır ve potasyum) ve insanlar veya diğer hayvan organizmaları tarafından sentezlenemeyen esansiyel amino asitleri içerir. Son kanıtlarda endotokseminin neden olduğu kardiyotoksisite rapor edilmiştir. Bu çalışmada, bir arı ürünü olan apilarnilin, yoğun bakım ünitelerinin önemli nedenlerinden biri olan endotoksik şok durumunda kalp dokusunu koruyucu etkisinin olup olmadığının kalp dokusunda histopatolojik ve TNF-α ve BNP immunoreaktivitesindeki değişimler ile araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: 32 adet Sprague dawley erkek sıçan rastgele kontrol, apilarnil uygulanan grup (0.8 g/kg), lipopolisakkarit (LPS) grubu ve apilarnil ile birlikte LPS verilen grup olmak üzere dört eşit gruba ayrıldı. Kalp dokusunda TNF-α ve BNP ekspresyonundaki farklılıkları belirlemek için immünohistokimyasal değerlendirme yapıldı. BULGULAR: Kontrol grubu ve apilarnil alan gruplara göre LPS grubunda ödem, kanama ve infiltrasyon gözlendi. LPS ve apilarnil ile tedavi edilen grupta bu hasarın önemli ölçüde azaldığı gözlendi. LPS grubunda tümör nekroz faktör-alfa (TNF-α) ve beyin natriüretik peptit (BNP) ekspresyonları önemli ölçüde arttı ve LPS ve apilarnilin birlikte uygulanması bu artan ekspresyon seviyelerini baskıladı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Verilerimiz, apilarnilin koruyucu etkilerinin, apilarnilin içerdiği bileşenlerin antiinflamatuar ve antioksidan özellikleri sayesinde LPS’nin neden olduğu kalp hasarı üzerinde terapötik bir etkiye sahip olabileceğini göstermektedir. |
16. | Oksitosin uygulaması vinkristin ve sisplatin kaynaklı kortikal nöron toksisitesinde DNA hasarını ve toplam oksidatif stres parametrelerini iyileştirir Oxytocin administration improves DNA damage and total oxidative stress parameters in vincristine and cisplatin-induced cortical neuron toxicity Betül ÇİÇEK, Ali TAGHİZADEHGHALEHJOUGHİ, Serkan YILDIRIM, Gizem ESER, Mustafa GÜL, Mecit KANTARCI, Ahmet HACIMÜFTÜOĞLUdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.70846 Sayfalar 730 - 739 GİRİŞ ve AMAÇ: İn vivo ve in vitro deneysel çalışmalarda oksitosin (OXT)’in antioksidan özelliği sayesinde vinkristin (VCR) ve sisplatinin (CP) neden olduğu periferik nöropatide umut verici terapötik potansiyele sahip olduğu bildirilmiştir. Serebral korteks duyu, algı ve hafıza gibi işlevlerden sorumlu olan beyin bölgesidir. Beynin bu bölgesinin hasar görmesi merkezi sinir sistemi işlevlerinin bozulmasına neden olabilir. Buna rağmen, kortikal nöronlarda VCR ve CP’nin neden olduğu toksisitede OXT’nin etkinliğini bildiren herhangi bir çalışmaya rastlamadık. Bu çalışmada in vitro olarak VCR ve CP’nin neden olduğu kortikal nöron toksisitesinde OXT’nin etkilerini biyokimyasal olarak TAS-TOS düzeylerini ölçerek ve immünohistokimyasal olarak 8-OHDG ekspresyonunu belirleyerek araştırmayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kortikal nöron hücrelerine VCR ve CP’ye ayrı ayrı ve farklı konsantrasyonlarda uygulanırken aynı zamanda 5 dakika boyunca OXT’ye (1 µM) maruz bırakıldıktan sonra, hücrelere ayrı ayrı ve farklı konsantrasyonlarda VCR ve CP uygulandı. Hücre canlılık testi, MTT yöntemi kullanılarak yapıldı. Antioksidan/oksidan aktiviteyi belirlemek için TAC ve TOS düzeyleri ölçüldü. 8-OHdG ekspresyonu, oksidatif DNA hasarının bir göstergesi olarak incelendi. BULGULAR: Kortikal nöron hücrelerine VCR ve CP uygulaması doz bağımlı olarak sitotoksisiteye neden olurken nöron hücrelerine VCR ve CP maruziyetinden önce OXT uygulaması nöronal sitotoksisiteye karşı koruma sağladı. TAS seviyeleri, OXT+VCR ve OXT+CP’ye maruz kalan hücrelerde pozitif korelasyon gösterirken, TOS seviyeleri ve DNA hasarı (8-OHdG seviyeleri) negatif korelasyon gösterdi. TARTIŞMA ve SONUÇ: OXT, VCR ve CP’nin kortikal nöronlarda neden olduğu toksisiteyi TAS düzeyini artırarak, TOS düzeyi ve DNA hasarını azaltarak gösterdiği saptanmıştır. Bu çalışma sonuçlarına göre OXT antikanser ajanların neden olduğu toksisitede protektif ajan olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. Ancak, OXT’nin etki mekanizmalarını açıklığa kavuşturmak için daha ileri çalışmalar yapılmalıdır. |
17. | Vahşi kuşlarda Salmonella Typhimurium ve Salmonella Hessarek Salmonella Typhimurium and Salmonella Hessarek in wild birds Elçin GÜNAYDIN, Özlem KARDOĞAN, Gülsen GONCAGÜL, Yavuz ÇOKAL, Pınar MURSALOĞLU KAYNARdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.34538 Sayfalar 740 - 747 GİRİŞ ve AMAÇ: Vahşi kuşlar, bilinen salmonelloz taşıyıcıları olmasına rağmen sporadik Salmonella salgınları da rapor edilmiştir. Bu çalışmada, 2017-2018 sonbahar ortası ile kış aylarında, sırasıyla Çorum İli Çöp Depolama Alanı ve Bartın Limanı’nda meydana gelen serçe ve kara başlı martıların iki ölüm olayının nedeni olan etken araştırılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Ölü olarak bulunan serçe ve kara başlı martıların nekropsi bulgularına dayanarak septisemik salmonellosisten şüphelenilmiştir. Bu bağlamda konvansiyonel kültürel yöntemle dokulardan (karaciğer, dalak, kalp) ve ISO 6579: 2002/Amd 1: 2007 (Annex D) ile ince barsak örneklerinden izolasyonu, tanımlanması ve Kauffman White Şeması ile de serotiplendirmesi yapılmıştır. BULGULAR: İki ölüm vakasından biri Bartın Limanı’nda görülmüştür. S. Typhimurium kara başlı martıların (Larus ridibundus) ölümlerinin etkeni olarak tespit edilmiştir. Serçelerde (Passer domesticus) gözlenen diğer ölüm olayının Çorum İli Çöp Depolama Alanı’nda olduğu bildirilmiştir. Serçelerin septisemik bakteriyemisinden S. Hessarek’in sorumlu olduğu belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Her iki durumda da ölüm vakalarının görüldüğü yerler kent yaşamı ile yakın etkileşim içinde olan yerlerdir. Edinilen bilgilere göre Bartın Limanı’nda kara başlı martıların kentsel atıklarla beslenmeye adapte olup, çöplüklerde ve kanalizasyon çıkışlarında yiyecek arama eğilimi gösterdikleri, serçelerin göç mevsiminde yiyecek bulmak için Çorum İli Çöp Depolama Alanı’ndan beslendikleri bilgisine ulaşılmıştır. Ticari yumurtacı sürülerinin bulunduğu Çorum’da S. Hessarek ve Bartın Limanı’nda zoonotik bir patojen olan S. Typhimurium’un sirkülasyonunun kanatlı ve insan sağlığı açısından göz ardı edilmemesi gerektiğini düşündürmüştür. Her iki etkenin de vahşi kuşlarda epidemiyolojisi incelenmesi gerekmektedir. |
TEKNIK RAPOR | |
18. | Baş biti enfestasyonlarının etkin kontrolü için uluslararası tavsiyeler International recommendations for an effective control of head louse infestations Kosta Y. MUMCUOĞLU, Richard J. POLLACK, David REED, Stephen BARKER, Shirley GORDON, Ariel Ceferino TOLOZA, Maria Ines PICOLLO, Ayşegül TAYLAN ÖZKAN, Olivier CHOSIDOW, Birgit HABEDANK, Joanna IBARRA, Terri L. MEINKING, Robert VANDER STICHELEdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.78872 Sayfalar 748 - 761 Baş biti enfestasyonları, en gelişmiş olanlar da dâhil olmak üzere çoğu ülkede halk sağlığını ilgilendiren bir sorun olmaya devam etmektedir. Makalede sunulan tavsiyeler, bu parazitin prevalansını azaltmak amacıyla baş biti kontrolünde farklı otoritelerin, kurumların, endüstrinin ve kamunun rollerini ve etkilerini vurgulamayı ve bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Sağlık yetkililerini, bu tür enfestasyonların doğru şekilde tespit edilmesi; mevcut ve yeni pedikülositler, tıbbi cihazlar, repellentler, bit ve yumurta giderici ürünlerin değerlendirilmesi amacıyla daha etkili yöntemler izlemeye teşvik etmeyi umuyoruz. Pedikülositler ve tıbbi cihazlar, kullanım talimatlarında doğrulanabilir açıklamalara sahip olmalı ayrıca aktif bileşenlere ve formüle ürünlere karşı bitlerin direnç seviyelerinin mevcut durumunu belgelemek için periyodik olarak test edilmelidir. Bit yaygınlığının salgın düzeyine ulaştığı iddiaları ortaya atıldığında, gerçek yaygınlık düzeyinin kanıtlanması amacıyla çocuklar periyodik aralıklarla objektif olarak değerlendirilmelidir. Sağlık hizmeti sunanlar ve toplum geneli için düzenlenen sürekli eğitimlerle bitlerin biyolojisi, önlenmesi ve kontrolü konusundaki yanlış bilgilerin düzeltilmesi sağlanabilir. Ebeveynler, çocuklarını baş biti açısından düzenli olarak kontrol etmeli ve gerektiğinde tedavi etmelidir. Sağlık yetkilileri, vakaları ve yaygınlığı azaltmada bir araç olarak kullanılan ancak bilimsel gerekçesi olmadığı gibi çocukların sağlığı ve huzuruna da ters etki yapan “sirkeye geçit yok- no-nit politikası” tarzında çocukları okuldan uzaklaştırmaya dayalı politika ve uygulamaların ortadan kaldırılması için mücadele etmelidir. |
DERLEME | |
19. | SARS-CoV-2 nasıl tespit edilir: Moleküler tanı teknikleri hakkında kısa bir inceleme How to detect SARS-CoV-2: A brief review about molecular diagnosis techniques Ahmet ÇARHAN, Ender ŞİMŞEK, Özen ÖZENSOY GÜLERdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.87533 Sayfalar 762 - 775 Yeni tip koronavirüs (SARS-CoV-2) 2019 yılında akut solunum yolu hastalığı olan hastalarda tespit edilmiştir. SARS-CoV-2’nin sebep olduğu en önemli semptomlar; ateş, kuru öksürük, nefes darlığı, iştahsızlık, yorgunluk ve boğaz ağrısıdır. Solunum yoluyla bulaşabilen ve tüm dünyaya yayılmaya başlayan bu virüs küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu virüsün sebep olduğu hastalığa Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Covid-19 adı verilmiştir. DSÖ’ye göre Covid-19 bir pandemidir ve insanlığın son yüz yıldır böyle bir salgın yaşamadığı belirtilmiştir. Yarasalardan köken alan bu virüs Aralık 2019’da Çin’in Wuhan eyaletinde insana bulaşmıştır. Bu virüsten kaynaklı 2021 Ocak’ta, tüm dünyada 96,658,420 onaylanmış vaka ve 2,092,062 ölüm meydana gelmiştir. Bu durum ise, bu virüsün tespit edilebilmesinin önemini her geçen gün arttırmaktadır. SARS-CoV-2’nin tanı ve tedavisinde birtakım sorunlar ve zorluklar gözlenmektedir. Bu hastalığı tespit edebilmek için klinik olarak göğüs tomografisi, röntgen ve moleküler testler kullanılmaktadır. Kullanılan moleküler teknikler, PCR tabanlı ve PCR tabanlı olmayan yöntemlerdir. Genellikle SARS-CoV-2’nin tespiti PCR yöntemine dayanmaktadır, ancak izotermal nükleik asit amplifikasyon testleri de bu tür enfeksiyonların tanısı için umut verici alternatifler olmuştur. Mevcut tanı seçenekleri arasında, qRT-PCR testinin kullanımı altın standart bir test olarak düşünülmektedir. Ancak bu yöntemin de test kapasitesi ve kullanılabilirliği, hızlı, güvenilir ve yaygın olarak erişilebilir moleküler tanı için küresel talepleri karşılayamamaktadır. Dolayısıyla, bu derlemede SARS-CoV-2 teşhisinde kolaylık ve hızlı tespit etmek için moleküler tanı tekniklerinin kullanımına dair bir derleme bu çalışmamızla hedeflenmiştir. |
20. | Pandemi süreci kapsamında biyolojik ve kimyasal silahlar ve alınacak tedbirler Evaluation of biological and chemical weapons in the scope of the pandemic process and the measures to be taken Ali Gürkan ARSLAN, Özlem BARIŞdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.41017 Sayfalar 776 - 783 Biyolojik saldırı veya biyoterörizm; bir tarafın politik, ideolojik, ekonomik vb. sebeplerle hastalık etkeni biyolojik ajanları kullanarak tüm canlılarda hastalık oluşturması veya ölümle sonuçlandırmasıdır. Zehirli okların kullanıldığı ilkel dönemlerden başlayarak 2001 yılında ABD’ye karşı şarbon sporlarının kullanılmasına kadar çok çeşitli şekillerde biyolojik saldırı düzenlenmiştir. Kimyasal saldırılar biyolojik saldırılar kadar köklü olmasa da eskiden beri kullanılmakla birlikte asıl tarih sahnesine çıktığı dönem 19. yüzyılda modern kimya endüstrisinin gelişmesiyle olmuştur. Özellikle Dünya savaşlarının cereyan ettiği dönemde kimyasal saldırılar sonucunda birçok insanın yaralanmasına, kalıcı hasara ve ölüme sebep olmuştur. Doğal salgın hastalıkların sebep olabileceği pandemi ise bir etkenin veya hastalığın çok geniş bir alanda yayılmasıdır. Bu yayılma ile birlikte yayılma gösterilen bölgede panik, kargaşa ve kaos ortamı oluşur. Covid-19 pandemisine sebep olan virüs en güncel örnektir. Yeni tip koronavirüs, Çin’in Wuhan kentinden çıkarak önce Çin’de yayılım göstermeye başlamış, sonrasında İran, İtalya ile birlikte Avrupa kıtasına ve Amerika kıtasıyla birlikte de dünya çapında etki göstermiştir. Milyonlarca insana bulaşmış, yüzbinlerce kişi vefat etmiş, küresel boyutta çevresel, sosyal, psikolojik ve ekonomik sorunlara neden olmuştur. Yakın tarihte influenzaya bağlı, birbirinden farklı pandemi süreçleri yaşanmış, milyonlarca insan vefat etmiş olmasına rağmen gerekli hazırlıklar yapılmadığı için devletler yeni tip koronavirüse karşı etkin ve verimli bir savunma gösterememiştir. Biyolojik saldırı ve doğal salgınlar aynı etki ve özelliklere sahip olduğundan olası bir biyolojik saldırıda devletlerin nasıl bir karşılık göstereceği tahmin edilememektedir. Mevcut pandemi sürecindeki gibi hazırlıksız yakalanıldığı durumda ortaya çıkacak muhtemel sonuçlar kuşku vericidir. Bu çalışmada biyolojik saldırılar ve doğal salgınlar ele alınmış ve olası bir saldırı veya yeni bir afete karşı nasıl tedbir alınacağı değerlendirilmiştir. |
21. | Yangı (iltihap, inflamasyon) süreçlerinde otakoidler Autacoids in the inflammation Serkan KEMER, Sefa METİN, Gökçe SURAL, Emine DEMİREL YILMAZdoi: 10.5505/TurkHijyen.2022.66742 Sayfalar 784 - 801 Otakoidler normal fizyolojik yanıtları ortaya çıkarmak için çeşitli uyarılarla hücrelerden lokal olarak salınan ve çok kısa sürede etkinliklerini kaybeden, organizmada birbirine yakın komşu hücreler arasında yerel iletişimi sağlayan maddelerdir. Sentezlerinde, salınmalarında veya iletilmelerinde ortaya çıkabilecek dengesizlikler, yangı, alerji, aşırı duyarlılık ve iskemi reperfüzyon hasarı gibi patolojik durumlara önemli ölçüde katkıda bulunur. Fizyolojik ve patolojik süreçlerin tümünde görev alan bu haberci moleküller, yangıda da çok önemli roller üstlenirler. Yangının farklı aşamalarında ya da türlerinde görev alan otakoidler, hem tetikleyici hem de düzenleyici olarak iş görürler. Bu maddeler, yangıya katılan hücrelerin iletişim ağına aracılık ederek organizmanın hasarlı/yabancı/zararlı etkeni ortadan kaldırmasını sağlarlar. Otakoidler, bağışıklık hücrelerinde depo halinde bulunabileceği gibi; yangı uyarısıyla aktivitesi ve ifadesi artan enzimler aracılığıyla da sentezlenebilmektedir. Kimyasal yapılarına göre, gaz (NO, H2S, CO); yağ (prostaglandinler, lökotrienler, lipoksinler, PAF); peptid (anjiyotensinler, kininler, P maddesi, endotelinler, natriüretik peptidler); amin (histamin, serotonin) ve protein (sitokinler) olarak ayrılan otakoidler; yangıda bir çok hücreden salgılanabilmektedir. Akut ve kronik yangının hem görev alan otakoid çeşitleri hem de bunları sentezleyen inflamatuvar hücreler bakımından da çeşitli farkları bulunabilmektedir. Ancak bu moleküllerin süreç boyunca, hangi hücreden ne kadar salgılandığı, gerçek zamanlı olarak henüz ortaya konamamıştır. Akut evrede nötrofil ve makrofaj hâkimiyeti altında salgılanırlarken kronik evrede yangı tipine göre lenfositler ve makrofajlar salgı görevini devralmaktadır. Yangı tedavisinde bu maddelerle ilgili olarak enzim inhibitörleri, reseptör antagonistleri agonistleri ya da analogları, birçok ilaç kullanılmakla birlikte daha seçici, etkinliği yüksek ve yan etkileri daha az yeni ilaçların geliştirilmesi için yoğun çalışmalar sürmektedir. Bu derlemede yangıda görev alan otakoidler; hücresel kaynakları ve yangı süreçleri bağlamında ele alınmış ve yangıda ilaç hedefi olarak konumları incelenmiştir. |